Afganistan'ın 11 Eylül sonrasındaki ikinci başkanlık seçiminin destekçileri, Moskova'ya ilerleyen Napolyon'u hatırlatır şekilde yeni ve haşin bir düşmanla yüz yüze. Bu düşmanın muhafız birlikleri yok, cihat yanlısı avcıları yok; top veya ev yapımı patlayıcı cihazlar taşımıyor fakat tek bir stratejisi var: Kaos. Ruslar bu düşmana 'General Kış' diyorlardı. Ve Napolyon'a pes ettiren ünlü saldırıyı o düzenlemişti.
Şimdi 7 Kasım'da acımasız soğuk, kar ve buz ücra vadilerini ve dağ zirvelerini kaplarken, yorgun Afganistan Bonaparte'tan daha iyisi yaparak, demokratik bir zaferi felaketten farksız bir yenilginin dişleri arasından çekip çıkarmak zorunda. Ne tarafından bakarsanız bakın, ikinci tur başkanlık seçimi kan dondurucu bir ihtimal sunuyor.
Üç haftadan kısa sürede ulusal çapta bir seçim düzenlemek en düzenli Avrupa devletlerini bile sınayacak bir iş. En yoksul ülkelerden biri olan, modern altyapısı bulunmayan Afganistan'da, giderek kızışan bir silahlı mücadelenin ortasında ve kanayan siyasi bölünmeyle dondurucu kış koşullarında bunu yapmaya girişmekse, Sisifos'u aratmayacak epik bir mesai ve muhtemelen delice bir cesaret.
Dirilen Taliban'a göre, ağustostaki hileli seçimin utanç verici biçimde tekrarlanmak zorunda kalınması, bu ülkede temsili yönetime yer olmadığı yönündeki görüşünün neredeyse doğrulanması niteliği taşıyor. Yeni bir güç gösterisi imkânı da sunuyor. Taliban'ın seçimin ilk turunu karışıklığa sürükleme girişimleri kanlı ve etkiliydi. Bu şiddet yüklü taktiklerin yıldırıcı bir tekrarına tanık olunacağını kestirmek için kahin olmak gerekmiyor. NATO kendisini bir kez daha savunulamaz olanı savunur bir konumda bulacak.
Senatör John Kerry Kabil'de seçim sonucundan haliyle memnun olan Devlet Başkanı Hamid Karzai'yi zorla ikinci tura ikna ettikten sonra, "Zor olacağını ve fedakârlık gerektirdiğini biliyoruz. Fakat kararlıyız" dedi. Sorun şu ki, Kerry Afgan politikasını gözden geçiren kararsız ekiple sağ salim Washington'a dönecek, intihar saldırıları ve çatışmalar sürecek. Kerry'nin 'mecburi fedakârlığının' ateşi Capitol Hill'e değil, isimsiz askerlerin ve sivillerin ailelerinin evlerine düşecek.
BM destekli komisyonun hileye dair kanıtların ortasında 1 milyon oyu geçersiz ilan etmesine bakan seçmenler, hangi aşiretten veya etnik kökenden olurlarsa olsunlar parmaklarını tekrar mürekkep hokkasına batırmaya anlaşılır bir isteksizlik duyabilir. Seçimin ilk turuna katılım ulusal olarak yüzde 30'un biraz üzerindeydi. Karzai'nin Peştun destekçilerinin ve rakibi Abdullah Abdullah'ın Tacik yandaşlarının adaylarına sadık kalması beklenebilir. Fakat yaklaşık 15 milyon kayıtlı seçmenin geçen defa oy kullanan 5 milyonu, bir kez daha sandığa gitmeyi reddedebilir.
Böyle bir hayal kırıklığı şaşırtıcı değil. Bu hafta Britanya Başbakanı Gordon Brown Karzai'ye şunu söyledi: İkinci tura gitmeyi kabul edersen kazanacaksın. Bu kaçınılmaz sonuç göz önüne alındığında, herhangi bir bloğa ait olmayan seçmenler ve ilk turda sandığa gitmeyen 10 milyon insan, arap saçına dönen sürece tümüyle sırt çevirebilir; süreci, hem Kabil makamlarının hem de Taliban'ın farklı nedenlerle ateş püskürdüğü 'Batı müdahalesinin' rezil bir ürünü olarak görebilirler.
Obama ne kadar da mutluydu....
Böyle bir noktaya gelinirse ve muhtemelen zaten o noktaya gelindi, Bush'un parlamenter demokrasinin ışığını karanlıkta kalmış gelişen bir ülkeye yaymak yönündeki farfaralı macerasının itibarı bir ölümcül darbe daha yemiş olacak. Güvenlikle ilgili ciddi uyarılara rağmen ilk tura girişen, Karzai'nin görev süresini uzatan ve hile niyetine dair seçim öncesi ortaya konan güçlü kanıtı elinin tersiyle iten ABD, BM ve Batılı güçler, erkenden zafer ilan etmekten de geri durmadı. Bir an için 2001'de 'Kabil'in düşüşü'yle ilgili o saçma sapan hikâyeler yine her yeri kapladı. Doğru düzgün mühürlenmemiş sandıklar hileli oyla doldurulmuşken, Obama "Göründüğü kadarıyla, Taliban'ın sekteye uğratma çabalarına karşın başarılı bir seçim gerçekleşti" diye ilan ediyor ve ekliyordu: "Bu, Afganistan halkının kendi geleceğini tayin etme çabasında önemli bir ileri adımdı... Seçim Afgan halkı tarafından yürütüldü."
Afganlar aslında baştan savma bir seçime tanık oldu. Ve şimdi seçim, yanlış kararlarla bütün bu acı fiyaskoya yol açan aynı insanlar tarafından ellerinden alınıyor. Neresinden baksanız şu sonuca varmak zor değil: 2001'de Taliban'ın Kabil'den kovulması sonrası ABD'nin yarattığı Afgan hükümet sisteminin meşruiyeti ölümcül bir yara aldı. Keza halkın, kendi kendisini Afganistan'ın geleceğinin garantörlüğüne tayin eden yabancılara duyduğu güven de. (20 Ekim 2009)
Kaynak: Radikal