Chris Sieple
Nüfuzlü bir Peştun İslamcısını 10 gün boyunca ağırlamak her zaman olan bir şey değil. Pakistan'ın Kuzeybatı Sınır Eyaleti Başbakanı Ekrem Han Durrani misafirim olarak birkaç yıl önce Amerika'yı ziyaret ettiğinde, ilk karşılaşmamızda ne söylemem gerektiğinden emin değildim. Bu yaptığınızı niçin yapıyorsunuz diye sorarken buldum kendimi.
Şöyle cevap verdi: "Mahşer günü Allah'ın huzuruna çıkacağım ve halkımı adalet üzere yönetip yönetmediğime dair benden hesap soracak." Benzer şeylere inandığımı söyledim ona.
Adalet fikri, Afganistan ve Pakistan sınırının her iki yakasında yaşayan 40 milyon Peştun nazarında son derece çekicidir. Amerikan isyan bastırma stratejisi bu ilkeyi anlamaz ve saygı duymazsa, miktarı ne olursa olsun ne asker ne de insansız uçaklar gâlip gelemez.
Ekrem Han Durrani, beni misafiri olarak birkaç kez Pakistana davet etti ve benzersiz bir erişim hakkı sunarak halkla temas kurmamı sağladı. Durrani ve diğer dini, siyasi Peştun liderlerle yaptığım sohbetler Washington ve İslamabad'a karşı derin bir kırgınlık yaşadıklarını gösterdi. Amerika, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da mağlub edilmesinden sonra elini çekmiş ve Kuzeybatı Sınır Eyâletini 6 milyon Afgan mülteciyle başbaşa bırakmıştı. İslamabad'ın buraya ve diğer aşiret bölgelerine gerektiği gibi kaynak vermemesi Peştun halkını yoksulluk, eğitimsizlik ve asayiş sorunlarında yalnız bırakmış.
Talibanı oluşturan, çoğu Peştun İslamcı gruplar bu adaletsizlik algısını kendi avantajlarına kullanıyorlar. Köye giriyor, İslam mahkemesi kuruyor ve mesela pornografi gibi "gayri İslami" faaliyetleri yasaklıyorlar. Mahalli ihtilaflarda hüküm veriyorlar ve suçluları cezalandırıyorlar. Yerel aşiret liderlerini öldürüyor ve hâkimiyetlerinin alternatifini bırakmıyorlar. Halk bu adaleti kabul ediyor çünkü başka seçenekleri yok – mahalli yönetimleri Talibana karşı çıkmaya gönülsüz yahut buna muktedir değil.
Amerikan isyan bastırma stratejisi, asilerinkinden farklı bir adalet vizyonu kanıtlamaya odaklanmalıdır. Afganistan-Pakistan sınırı boyunca ayakta kalması için, bu vizyonun Peştun İslami adalet anlayışına tekabül etmesi gerekir.
Peştun kimliği ayrılmaz bir şekilde İslamla örülüdür ve adalet algısı ve tasavvurunu belirlemektedir.
Ve aşiret dini kültürü mahalden mahale değişmekte, belirli vadi ve köylerde güvenlik ve kamu hizmetleri üzerindeki şikayetlerin nasıl dile getirildiğini belirlemektedir.
Mahalli şikayetler varıp İngilizlerin 1893'te Afganistan-Pakistan arasında çizdiği hattın adaletsizliğine dayanmaktadır. Bu hat, kendi devleti olmayan dünyanın en büyük etnik grubunu sûni olarak birbirinden ayırmaktadır. Kolonyal gerçek, hiç değilse Peştu-İslam zihniyetinde, adalet anlayışına aykırıdır.
Son olarak, sınırların nerede çizildiğinden bağımsız olarak, Peştun halkı - el Kaideye bağlı Araplar, Çeçenler ve Özbeklerden, NATO kuvvetleri ve yine onlarla savaşan Pakistan kuvvetlerine kadar - kendi topraklarında yabancı görmek istemiyor.
Maalesef, Amerikan çabaları bu adalet anlayışını gözönüne alıyormuşa benzemiyor.
Amerika, sivil-askeri yardımları mahalli yönetimlere ulaştırmak için Afganistan'da 2003 yılından beri her eyalette "yeniden inşa ekipleri" kurdu
Sonuçlar karışık. Kısa vadeli kadrolar, rehberlik ve eşgüdüm ve mâli kaynak yokluğu bir yana, yeniden inşa ekiplerinden sorumlu olanların, Peştun müslümanarın adalet anlayışı hakkında bir telakkiye sahip olup olmadıkları hususunda farkedilebilir bir delil mevcut değil.
Yani Afganistan işin kolay tarafıdır. Sınırın Pakistan tarafında daha iyi yönetim olmadığı takdirde çabalarımız bir fark yaratmayacaktır. Washington, Pakistan'ın sınır bölgelerinde idâri reformları ne vurguladı ne de böylesi reformlara kaynak ayırdı. Pakistan ordusunun taarruzu ve insansız uçaklarla yapılan saldırılardan dolayı pek çok sivil hayatını kaybetti.
ABD isyan bastırma stratejisi, müttefiklerimizle işbirliği halinde:
Yerel ateşkeslere imkan vermeli, şikayetleri ve idâri teklifleri dinlemek üzere mahalli dini ve aşiret liderlerini bir araya getirilmelidir.
Peştun halkını bölen Pakistan ve Afganistan arasındaki sınırları ve de Afganistan-Pakistan sınırındaki tüm yabancıların çıkması meselesini müzakere etmek üzere bölgedeki yerel aşiret ve dini liderlerin hespiyle büyük bir toplantı yapmalı.
Peştun-İslami adalet yaklaşımın sınır bölgelerini idârede çok önemli olduğunu anlamalı.
Onların anlayışlarını, yeni eğitim programları vâsıtasıyla bizim stratejik iletişimimize ve politikalarımıza katmalıdır.
Sivil ve asker ABD ve NATO personeli Afganistan'a gönderilmeden önce kültürlerarası eğitim programlarına alınmalı.
Peştun diasporasıyla yakınlaşmalı. Dili, dini biliyorlar ve ordumuzda ve sivil kurumlarımızda olmayan yeteneklere sahipler. Afganistan ve Pakistan'da mâli yatırım potansiyelini de temsil etmektedirler.
Yerel polis gücünü kurmalı ve teçhizatlandırmalıdır. Kültürü en iyi onlar biliyorlar ve iyi yönetimi desteklerler. Kuzeybatı Sınır Eyaleti hükümetinin, ordu emeklisi 25.000 personeli polis olarak istihdam etme çağrısı doğru yönde atılmış bir adımdır.
Peştu-İslami adalet ve yönetim kavramını anlamak her derde deva değildir ve başarı vaadetmez. Fakat onsuz başarı da olmaz.
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı