NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in yaşanan şartlarda Afganistan'dan çekilmenin, bölgenin tekrar El Kaide örgütüne teslim edilmesi anlamına geleceği ve sonrasında daha ağır bir bedel ile karşı karşıya kalınacağı şeklindeki yorumunun gölgesinde Slovakya'nın başkenti Bratislava'da gerçekleşen NATO Savunma Bakanları toplantısından Afganistan'ın güvenliği ve istikrarını uzun dönemde ülkenin güvenlik güçlerine devredilmesi konusunda fikir birliğine ulaşıldı.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı seçiminde Hamid Karzai'nin en yakın rakibi olan Abdullah Abdullah 1.turda hile ve usulsüzlük yapıldığına dair yoğun itirazları sonrasında önümüzdeki 7 Kasım tarihinde yapılması planlanan seçimlerin ikinci turuna katılmak üzere son hazırlıklarını tamamlarken, Beyaz Saray genel sekreteri Ram Emanuel Afganistan sorununun yeni birliklerin gönderilmesi sorunundan daha karmaşık bir kriz olduğu yönündeki açıklamasını yapıyordu.
Temel hatlar
Aslında Obama yönetimi yeni bir Kabil politikasının şart olduğunu ve bu politikanın temel hatlarının netleştiğini ancak başkanlık seçim sonuçlarını etkilememesi için gelecek ayın ortasında açıklanacağını ilan etmesiyle birlikte ABD'nin şimdiye kadar bu ülkeye yönelik çelişkili hamlelerinin ne denli başarısız olduğu bir kez daha ispatlanmıştır. Amerika'da yapılan araştırmada halkın % 49'u gönderilen birliklerin sayısını artırmaktan yana görüş bildirirken %47'si böyle bir operasyona karşı olduklarını ortaya koymuştur.
Bu araştırmayla ABD'nin Afganistan Operasyonunun geride kalan sekiz yıla rağmen somut bir sonuç vermediğini gözler önüne sermiştir. Söz konusu araştırmanın Beyaz Saray'ı bu konuda çok ciddi kararlar almaya zorlayacak gibi görünmektedir. Zira Barack Hussein Obama'nın Afganistan için Beyaz Saray'da yaptığı hesabın tutmaması, Obama'nın Afgan politikasına duyulan güvensizliğin artması; savaşın kısa vadede sonuçlanmayacağının anlaşılması ve Beyaz Saray'ın yeni birlikler göndermek ve bütçe oluşturmak için kongreden istediği desteği almasında Obama'yı zorlayacak unsurlar olarak ortaya çıkmıştır.
Nitekim;
- NATO güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal'ın ek birlikler ve yeni kaynaklar sağlanmadığı, ayrıca yeni yöntemler geliştirilmediği taktirde Taliban'a karşı sürdürülen savaşın kazanılmasının mümkün olmayacağı yönündeki açıklaması,
- ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in Afganistan'dan çekilmenin zamanı olmadığını ve sabırlı olunması yönündeki çağrısı,
- Ve son olarak geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye gelmeden önce Afganistan ve Pakistan'ı ziyaret eden ABD lt;http://www.porttakal.com/haberleri/abd/gt;'nin Afganistan ve Pakistan özel temsilcisi Richard Holbrooke "Afganistan'da yaşanan sürecin Irak'tan farklı ve daha sıkıntılı`olduğu ve Afganistan'da içine düşülen durumun aşılması için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğu, bu yaklaşım için ABD hükümeti içinde ve NATO ülkeleri ile konuya taraf olan diğer ülkeler arasında daha iyi bir koordinasyonun gerekliliği" yönündeki ifadesi, Obama yönetiminin Afganistan konusunda duyduğu öfkenin, yalnızca Afgan halkını değil meselenin tarafı olan herkesi büyük bir yıkıma sürükleyecek patlamaya hazır bir bombaya dönüştüğünü göstermektedir.
İki ucu keskin bıçak
Özetle Obama yönetimi Afganistan sorunu bağlamında iki ucu keskin bıçak üzerinde kalmıştır: Bıçağın bir ucunda Irak, Pakistan, Somali gibi ülkelerde tüm çabalara rağmen henüz somut bir başarıya ulaşılamamasının getirdiği kayıpları, Afganistan'da başarıya ulaşıp telafi ederek hem iç hem dış politikada siyasi zafer elde etme planları yatmaktadır. Diğer keskin uç ise Başkan Obama'nın seçim kampanyası esnasında Afganistan dosyasının önem sırası bakımından ilk sırada geldiğine yönelik açıklamaları ve bu konuda Bush yönetimine yönelik sert eleştirilerde bulunmasına karşın daha önce yapılan hatalardan kurtulamamanın getirdiği sancılardır. Bu ikili denklemin neden olduğu vahim çıkmaz Obama yönetimini geri adım atmaktan kaçınmasına neden olduğu gibi bir yandan da bedeli ağır riskli hamlelerden uzak durmasını beraberinde getirmektedir.
Aslında Beyaz Saray'ın sorunun çözümü için cevap bulması gereken sorular olduğu açıktır. Bu çerçevede:
- 2001 yılında Taliban'a karşı alternatif olarak sunulan ancak aradan geçen zaman içerisinde yolsuzluklarla anılır hale gelen mevcut Devlet Başkanı Karzai karşısında siyasi rakibi Abdullah'a bir şans tanıyıp tanımayacağı,
- SSCB'nin Afganistan işgaline karşı sürdürülen savaşta bir Amerikan ürünü olarak ortaya çıkan fakat daha sonra istenmeyen çocuk konumuna düşen Taliban ile dolaylı da olsa yeniden müzakerelere girişilmesi yönündeki önerilerin ne derece kabul göreceği,
- Askeri operasyonların başarısız kalmasının ve sivil kayıpların artmasının etkisiyle fikir değişikliği yaşayan başta Türkiye ve AB olmak üzere NATO'daki müttefiklerini, Afganistan konusunda çok daha sert bir politika izlemek konusunda nasıl ikna edeceği... gibi sorulara vereceği cevaplar Obama yönetiminin bundan sonra izleyeceği politikanın ipuçlarını da ortaya koyacaktır.
ABD'deki Neo-conların fikir babalarında Robert Kagan " Washington'un bu saatten sonra Afganistan konusundaki tavrından geri adım atması Taliban'ın lehine bir tavizden ibaret olacağı gibi ABD'nin köklü dış politikasını zedelemesi bir yana Körfez'deki müttefiklerini zora sokacak bir süreci beraberinde getireceğini iddia etmişse de ortaya çıkan durum, Afganistan'da terörle mücadele çabalarına iki halkın inancının giderek azaldığını göstermektedir.
Geçtiğimiz günlerde NATO Genel Sekreteri'ni ağırlayan hükümetimizin, Anders Fogh Rasmussen'in "Afganistan'daki savaşı kazanacağız" sözlerinin arkasındaki askeri birliklerin artırılması önerisine karşı derhal tepkisini ortaya koyup, bu ülkedeki barış gücünün esas görevinin savaşmaktan ziyade Afgan halkının refahını artırmak olduğunu belirterek, bu yönde politikaların geliştirilmesi gereğinin altını çizmesi Batı ile Türkiye arasındaki söylem farkını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Nitekim ülkemizin, askeri gücün nihai barışı getirmekten uzak olacağı, çözümün Afganistan'ın etnik yapısını dikkate alan çok yönlü politikalardan geçtiği yönündeki yaklaşımı büyük önem taşımaktadır.
Obama yönetimi, 10 yıl devam eden bir savaştan sonra 150 bin askerinin büyük kayıplar verme pahasına eli boş dönen Moskova tecrübesinden ders almak zorundadır. Askeri seçeneklerden medet uman NATO'nun savaşa yönelik bağlayıcı bir karar vermesi ihtimaline karşı, bundan önceki barış gücü misyonlarında olduğu gibi Afgan halkının da sempatisini kazanan Türkiye, kendisini bu insanlarla karşı karşıya getirecek bir tuzağa düşmeyecektir.
Prof. Dr. Samir Salha: Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: Radikal