Kars'tan Delhi'ye-Bağdat'tan-Dağıstan'a kadar kendine savaş alanı açıp bütün bu bölgede kurduğu hakimiyetle II.İskender sıfatı da verilen Nadir Şah Afşari
1747'de Herat yakınındaki Fatihabad'da öldürüldü. Hazinesi yağmalandı.
Nadir Şah'ın yanından ayırmadığı Kandaharlı Ahmet Şah Abdali'de hazinenin önemli bir kısmını alarak kendine bağlı Peştun savaşçılarla beraber Kandahar'a gitti. Toplanan Loya Cirga(halk meclisi) Ahmet Şah'ı reis ilan etti. 1747 deki bu karar, bu güne uzanan Afgan devletinin temeli oldu. Peştunların kurduğu ilk devleti de Ahmet Şah Durrani kurmuş, Loya Cirga'yı da başlatmış oldu. Afganistan'da hala bir itibar anısı olarak Ahmed Şah Baba onun için söylenir. Kandaharilerin ayrıcalığı ve Peştunların vazgeçemedikleri iktidar hırsı 1747'ye ve Ahmed Şah Baba'ya dayanır.
Ahmet Şah'ın getirdiği hazinenin içinde çok büyük bir inci vardı.''Durri durran'' (inciler incisi) Ahmet Şah'a o,inciden esinlenilerek Ahmet Şah Durrani dendi. O tarihten sonra soy olarak ''Durraniler'' denmeye başlandı.
Ahmet Şah Durrani, Nadir Şah'tan boşalan yeri doldurdu; Herat'tan Lahor'a kadar olan bölgede kesin bir hakimiyet kurdu. Hindu ve Sihlerin Müslümanlara karşı başlattığı saldırılar üzerine Şah Veliyullah Dehlevi Ahmet Şah Durraniyi kurtarıcı olarak Hindistan'a davet etti. Afganlılar Peşaver,Lahor ve Delhi'ye gidip Sihleri yendiler.
Keşmir'i de Sih işgalinden kurtardılar.Ahmet Şah 1763 de vefat etti.Yerine geçen oğlu Timur Han 1793'e kadar babasının kurduğu devleti başarıyla yönetti.Ölümünden sonra Afganistan karıştı.
1826'da Dost Muhammed Han'a kadar Afganistan iç çatışmalarla boğulan ülke oldu.Dost Muhammed Herat'tan Barakzey Peştunlarındandı.1863 yılına kadar İngilizlere karşı iki büyük savaş yaptı. İngilizler sevilen,yetenekli, Dost Muhammede karşı daha kolay adamları destekledi. Afgan tarihinde Durrani'den sonraki en önemli devlet adamı Dost Muhammed Han'dır. Onun kırk yıl süren mücadelesinin incelenmesi bu gün için de çok önemli dersler ve çözümler üretir.
1880'de İngilizler Kabildeki yönetimin başına Emir Abdurrahman'ı geçirdiler.1893 yılında Emir Abdurrahmanla İngiliz temsilcisi Mortimer Durand arasında yapılan anlaşma gereği Durand hattı kabul edildi. Afgan toprakları yüzyıllığına İngilizlere kiraya verildi. Bu hatla 2500 km.lik Peştun bölgesi ikiye bölünmüş oldu. Bu gün ve gelecekte Afganistanla Pakistan arasındaki en büyük sorun Peştunistandır.
Emir Abdurrahman İngilizlere bir şey yapamayınca Hindukuş dağlarını kuşatıp Müslüman olmayan halkı zorla müslümanlaştırıp, bölgenin adınıda Nuristan koydu.
1901'de öldüğünde bütünlüğünü gaddarlıkla sağladığı bir Afganistan'ı oğlu Habibullah'a bıraktı.
Habibullah Han 1919'da öldürülünce yerine oğlu Emanullah Han geçti.1928'de Türkiye gelen Emanullah, Afganistan'a dönünce Mustafa Kemal'inkine benzer kararlar almıştı. Aynı yıl içinde çıkan halk ayaklanmaları üzerine üç kuşaktır sürdürdüğü krallığı bırakıp İtalya'ya kaçtı.Tacik kökenli Beççe-i Saka, Habibullah, Kabil'e hakim olmuştu.
182 yıl sonra Afganistan'a Peştun olmayan birisi yönetici olmuştu.Habibullah alimler meclisini topladı. Emanullah'ın kararlarını lağvetti. Alimler meclisini kurdu.Ona karşı olanlar aşağılamak için cahil ,beççei saka(sucunun oğlu) diyorlardı. Ani tabir 53 yıl sonra Kabil'i fetheden Tacik komutan içinde kullanılacaktı.
Paris'te sefirlik yapan, Kral soyundan gelip son Afgan İngiliz savaşında Afgan ordusunun Paktiya bölgesindeki komutanı olan Nadir Han Paktiya'ya geldi. Peştun aşiretlerinin ileri gelenlerini topladı. Kabil'i Peştun olmayanların elinden almak için destek istedi.Kabail önderleri kendilerine ne vadettiğini sordular: ''İleri gelenlere askeri rütbe.gençlerine askerlik muafiyeti ve vergi alınmaması.''gibi vaadlerde bulununca silahlı kabile elemanları Nadir Han'ın peşine takıldı.Nadir Han Kabil'e girdi ve kendini Şah ilan etti.1933 yılında bir tören esnasında saldırıya uğrayarak öldürülünce 19 yaşındaki genç Zahir babasının yerine şah oldu.
Zahir Şah 1935 yılında Peştunca'yı mecburi resmi dil ilan etti.1953 yılına kadar devleti yeğenleri adına iki amcası yönetti.Zahir Şah 1963'de amca oğlu ve eniştesi Serdar Davud'u Devlet başkanı yaptı.
Altmışlı yıllarda Afganistanda sosyal ve siyasal örgütlenmek serbestti. Rusçuların; Halk ve Perçem partileri, Çincilerin; Şule-i Cavidleri, Milliyetçilerin;Sitem-i Millileri vardı. Müslümanlarsa Üniversite kaynaklı bir örgütlenmeye giderek, Cemiyet-i Cevanan'ı Müselman'ı kurdular.
1973 yılında Zahir Şah İtalya'ya gezmeye gitmişti, bunu fırsat bilen Davut Han Rusçu partilerden aldığı destekle darbe yaparak kırk yıldır tahtta oturan amca oğlunu kansız biçimde devirdi.Ruslara yakınlığından dolayı Davut Han'ın halk arsındaki lakabı Kızıl Davuttu. Darbe sonrası Afganistanda üniversiteli müslümanlara tutuklamalar başladı. Cemiyetin üyeleri Pakistan'a geçtiler.
Davut Han'ın 73 darbesi Afgan tarihinin yeni bir kaosunun kapağınıda açmış oldu. 1978 Nisanın'da Halk partisi ailesiyle birlikte Davut Hanı katlederek devirdi. Taraki ,yeni devlet başkanı oldu.Bir yıl sonra Hafızullah Emin Taraki'yi öldürerek devirdi.
73 darbesiyle Pakistan'a sığınmış olan bir avuç öncü Müslüman cihad hareketini başlattı. Sovyetler Birliği'nin Kızıl Ordusu 27 Aralık 1979 gecesi Afganistan'ı işgale başladı. Cihad bütün Afganistan'ı sardı. Peştun, Tacik, Özbek, Hazara, Belüc, Türkmen, Kırgız, Nuristani Afgan tarihinde ilk defa gönül birliği gaye birliği yapmıştı.
1992 yılında Kabil'i fethetmek Tacik komutan Ahmet Şah Mesut'a nasip oldu. Bütün Afganlıların beklediği bir zaferdi bu. Fakat, zafer meleği yanlış yere gitti diyenler vardı: Hizb-i İslami Afganistan'ın lideri Gülbeddin Hikmetyar, Peşaver'de onbinlerce Peştun'a yaptığı bir konuşmada:''Ahmet Şah Babanın mirasına sahip çıkacağız, Kabil'i Peştun olmayanların eline bırakmayacağız.''diyerek yeni yol haritasını belirlemişti.
Celalabad'da ise Mevlevi Yunus Halis halka konuşuyordu: ''Kabilde bize Farsça olarak-neişin var-denmesine,beççe'i sakanın çocuklarınaizin veremeyiz.'' diyordu. Şeriatçı Peştunlar Peştunca aşkına Kabil'i muhasara edip yakıp yıkmaya başladılar.
1995 yılında Kandahar'dan yeni bir ses yükseldi. Medrese öğrencileri bu anlamsız ve yanlış kavgayı durdurmak liderleri barıştırmak için Kabil'de bitecek bir yürüyüş başlattılar. Cumhurbaşkanı Burhaneddin Rabbani de onları teşvik etti. Medreseliler yeni bir isim buldu; Taliban, yürüdükçe büyüdü. Beyaz sarıklıların arasındaki silahlı sayısı arttı. Hareketin, Mevlevi Halis'in, Hikmetyar'ın, Müceddidinin açıkçası bütün Cihadi Peştunların artık tek adresi Taliban safları olmuştu.
Talibanın en büyük savı: Mücahidler başaramadı ''Şeriatı biz getireceğiz''di. Taliban'a destek Pakistan içindeki Peştunlardan,Cemaati Ulema'dan güçlü bir biçimde geliyordu.
Özbek,Tacik taliblerde halelenince Afgan şehirleri hızla bu nev zuhur hareketin eline geçmişti.