Afganistan savaşı raydan çıktı

Batı, Afganistan'daki hedefinin Kaide'yi yok etmek mi yoksa ülkeye evrensel değerler mi getirmek olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Diğer yandan, Batı'nın kadın haklarına dair görüşleri gerçekten 'evrensel' olsaydı, ABD destekli Karzai bu hakları ayak altına alan yasayı onaylamazdı.

Darül Aman sarayı yüzlerce odası olan devasa bir neo-klasik bina, arkaplanında Kâbil'i çevreleyen karlı dağlar uzanıyor. Uzaktan bakılınca azametli bir manzara. Ne yazık ki birkaç hafta önce sarayı ziyaret ettiğimde enkaz halinde olduğunu gördüm. 1990'lardaki iç savaşta tümüyle yerle bir edilmiş. Darül Aman 1920'lerde, kadın haklarını teşvik eden ve burka giyen kadın sayısını azaltmaya çalışan reformcu kral Amanullah Han tarafından inşa edildi. 90 yıl sonra, kral öleli çok oldu, sarayı bir enkaz ve Kâbil'de burka giymeyen kadın yok.

Bu hafta, Afgan meclisinde geçenlerde çıkarılan bir yasa hakkındaki tartışma
kızışırken, Kral Amanullah'ın reformları hakkında düşündüm. Ülkenin Şii azınlığını hedef alan yasa uyarınca kadınların evden ayrılırken kocalarının iznini alması gerekecek ve kocalarıyla cinsel ilişkiyi reddetmeleri suç sayılacak.

Pakistan'ın da başı dertte

Yasaya dair haberler NATO için, tam da Afgan hükümetini desteklemek ve
Taliban'la savaşmak yönünde yeni bir strateji açıkladığı dönemde, acı bir utanç kaynağı. NATO'nun savaş için uzun zamandır öne sürdüğü en popüler savlardan biri, Taliban'ın Ortaçağ'dan kalma, kadın düşmanı vahşiler olduğuydu. Batılı yetkililer, yedi yıl önce Taliban'ın devrilmesinden beri okula gidebilen kız çocuklardan dem vurup duruyordu. ABD'nin eski 'first lady'si Laura Bush bir keresinde, 'terörle mücadelenin aynı zamanda kadınların hakları ve haysiyeti için mücadele olduğunu' öne sürmüştü.

Yeni yasanın Devlet Başkanı Hamid Karzai tarafından 'gözden geçirildiği' söyleniyor, öte yandan kadın hakları savunucularının karşı karşıya bulunduğu tehlikeler hafta sonu Kandahar'da Sitara Açakzai'nin öldürülmesiyle bir kez daha gözler önüne serildi. Benzer sorunlar Pakistan'da da su yüzüne çıkıyor, şu an hükümet başkent İslamabad'a sadece iki saat uzaklıktaki Svat Vadisi'nin kontrolünü Taliban tarzı militanlara teslim etmiş durumda.

Bu teslimden beri ortada korkunç bir video dolaşıyor; görüntülerde genç bir kız, edepsiz davranış iddiasıyla sakallı mollalarca sopayla dövülüyor. Geçen hafta Pakistan'ın insan hakları komisyonu, Svat'taki militanların bu yıl başında kontrolü almalarından beri 131 kız okulunu yıktığını bildirdi.

Hem Pakistan hem Afganistan hükümetleri, eskiden 'terörle savaş' diye bilinen çatışmada Batı'nın kilit müttefikleri. Fakat Afganların ve Pakistanlıların 'kadınlara karşı savaş' başlatmasını önlemek de bizim işimiz değil mi? Batılı liderlerin kafası karışık. Koltuğunu bırakan NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer yeni yasayı kınadı ve savaşa dair şunu söyledi: "Evrensel değerleri savunmak için oradayız." Başkan Obama'ysa hafifçe farklı bir tutum sergileyerek yeni yasayı 'iğrenç' diye niteledi. Fakat insanların Amerikan birliklerinin ABD'nin ulusal güvenliği için savaşmak için Afganistan'da olduğunu hatırlaması gerektiğini söyledi ve ekledi: "Açık ve odaklandığımız bir hedefimiz var:
Kaide'yi bozmak, dağıtmak ve yenmek."

Peki evrensel değerler mi yoksa ulusal güvenlik mi ön planda? Kolay argüman, iki hedef arasında çelişki olmadığını söylemek. Taliban ve Kaide kadınları eziyor, Batı'yı tehdit ediyor. Onları yenmek Batı'nın güvenliğini ve kadınların haklarını ileriye taşımak demek. Pakistan örneğinde bu doğru olabilir. Svat Vadisi'ni Pakistanlı Taliban'a teslim etme kararı bir güvenlik felaketi. Böylece İslamcı militanlara ve yabancı teröristlere yeni kaynak ve güvenli sığınaklar sağlanmış oluyor. Bu karar hem Pakistan hem de Batı için tehlikeli.

Bu yüzden İslamabad bölgede kontrolü ne kadar erken tekrar tesis ederse o kadar iyi. ABD ve Britanya bütün ikna güçlerini Pakistanlıları Svat'ta daha az gevşek davranmaya sevk etmek için kullanmalı.

Afganistan'ın durumu daha karışık.
NATO Batılı birlikler için açıkça bir çıkış stratejisi arıyor. Bu strateji, küresel cihada katılmamış ve katı gerici sosyal değerleri konusunda bir uzlaşmaya yanaşabilecek Taliban unsurlarıyla teması da içerebilir. Üzüntü verici olan, o değerlerin Afgan toplumunda köklerinin bulunması.

Batı'nın kadın haklarına dair görüşleri gerçekten de 'evrensel değerler' olsaydı işler çok daha kolay olurdu, ama öyle değil, en azından Peştun aşiretlerine mensup erkekler arasında. Karzai'nin ilk başta, bu yeni yasayı bir seçim kumarı mahiyetinde onaylamaya niyetlenmesi önemli.

Kadın hakları için savaşmıyoruz

Yedi yıllık savaşın ardından ABD ve Avrupa kamuoyu Afganistan'daki amaçlarımıza dair biraz olsun açıklığı hak ediyor. Kadın hakları için savaşmıyoruz. Bu ülkenin bir kez daha Batı'ya yönelik saldırıların üssü haline gelmesini engellemek için savaşıyoruz. Bu, ABD ve Afganistan'a asker gönderen Avrupa ülkelerinin kadınların korunmasına kayıtsız kalması gerektiği anlamına gelmiyor. Afganistan'ı işgal ederek, çekildikten sonra geride bırakacağımız hükümete dair belli sorumluluklar aldık. Bu yüzden Batı Karzai yönetimini hâlâ destekliyor ve koruyor olsa da, Afgan hükümetine vahşi kadın düşmanı yasalar kabul etmemesi için baskı yapmalıyız.

Fakat NATO'nun neleri başarabileceği konusunda da gerçekçi olmamız lazım. Tam da 'çıkış stratejisi' ifadesiyle, bavulumuzu toplamaya başladığımızı kabul etmiş oluyoruz. Batılı birlikler çekildikten sonra kız okullarının açık kalıp kalmayacağına ve kadınların sokaklarda özgürce yürüyüp yürüyemeyeceğine Afgan toplumu içindeki güç dengeleri karar verecek.

Afgan toplumu içinde, NATO çekildikten uzun süre sonra da kadın hakları için mücadele edecek modernlik yanlıları ve cesur bireyler var. Fakat Kral Amanullah'ın reformlarının akıbetinin de gösterdiği gibi, modernlik yanlılarının kazanacağının garantisi yok. (13 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal