Amerikalıların Afganistan’daki savaş konusunda çaresiz değilse de kötümser hissetmeye hakkı var. Sekiz yıllık savaşın, 800’den fazla Amerikalı’nın ölümünün ve vergi mükelleflerinin cebinden 200 milyar dolardan fazla paranın harcanmasının ardından, Afgan hükümetinin meşru olduğu veya giderek güçlenen Taliban isyanına karşı koyabildiği pek söylenemez.
Başkan Barack Obama salı gecesi yaptığı konuşmada, bu kötümserliği ve çaresizliği dürüstlükle ele alarak dikkate değer bir siyasi cesaret sergiledi. Obama ABD’nin neden savaşı bırakıp gidemeyeceğini açıkladı; Amerikan askerlerinin nihayetinde eve dönebilmeleri için Taliban’ı geriletme ve Afgan hükümetini güçlendirme yönünde iddialı ve yüksek riskli bir stratejinin çerçevesini çizdi.
Cumhuriyetçilerin beğenmesi zor
Afganistan politikası çok uzun zamandır (çoğunlukla eski başkan George W. Bush’un yönetiminde ama sonrasında da) yönünü kaybetmiş ve denetimden uzak görünüyordu. Obama konuşmasında bu sorunları ele almaya başladı. Fakat ülke, başkanın savaş harcamalarını nasıl ödemeyi planladığı ve Afganistan’ın kendi ayakları üzerinde durmaya başlayabileceğine nasıl karar vereceği konusunda daha fazla şey öğrenmeye ihtiyaç duyuyor.
Başkanın Afganistan politikasını gözden geçirmesinin uzaması ve kamuoyuna bilgi sızdırılması ABD’de ve yurtdışında şüphelere yol açmıştı. Fakat başkan salı gecesi isteksiz falan değildi. Daha çok asker göndermeye karar verdiğini, çünkü “güvenliğimizin Afganistan ve Pakistan’da tehlike altında bulunduğuna ikna olduğunu” söyledi; bu bölgeyi, “Kaide’nin şiddet içeren aşırılığının merkez üssü” diye niteledi. Obama, “Bu önemsiz veya farazi bir tehlike değil” diye konuştu. Bölgede yeni saldırıların planmakta olduğuna dair uyarıda bulundu ve kontrol altına alınmamış bir Kaide’nin nükleer silahlı Pakistan’ı ele geçirmesi yönündeki dehşet verici ihtimali gündeme getirdi.
Obama’nın 30 bin ek asker gönderme ve NATO müttefiklerinden de birkaç bin asker daha talep etme kararının siyasi tartışmayı bitirmesi zor. Cumhuriyetçilerin, gönderilecek asker sayısının hâlâ Afganistan’daki güçlerin komutanı General Stanley McChrystal’ın istediği 40 binden az olduğuna dikkat çekecekleri ve başkanın (iş bitince) hızla asker azaltma vaadine karşı çıkacakları kesin. Çok sayıda Demokrat ve bizzat başkan yardımcısı herhangi bir asker artırımına karşı çıkmıştı.
Bu kadar geç kalınmışken, 100 bin Amerikan askeri ve 40 bin ek NATO askerinin bile savaşı tersine çevirebileceğinden emin değiliz. Fakat Bush’un az askerle savaşma stratejisini sürdürmenin yenilginin garantisi olduğundan da eminiz. Obama Taliban’ın hızını kırmak, kilit önemdeki yerleşim bölgelerini güvence altına almak ve sonrasında kontrolü Afgan yetkililere devretmek için söz konusu 30 bin askeri altı ay gibi kısa bir sürede harekete geçirmeyi planladığını söyledi. Başkan, Amerikan güçlerini Temmuz 2011’de azaltabilecek duruma gelinmesini beklediğini de belirtti. Fakat Amerikan askerlerinin hepsinin ne zaman çekileceği konusunda hiçbir vaatte bulunmayarak, bu kararın sahadaki şartlara bağlı olduğunu ifade etti. Başkanın askeri argümanlarını ikna edici bulduk.
Afgan halkı Taliban’ın Ortaçağ’dan kalma fikirlerine ve gaddarlığına sevgi beslemiyor. Fakat Karzai hükümetinin temel hizmetleri veya güvenliği sağlayamaması, pekçoklarının Taliban’a boyun eğmekten başka şansları olmadığını düşünmesine yol açtı. Taliban’ın kilit önemdeki kentlerden ve bölgelerden geri püskürtülmesinin bu durumun değişmesine yardımcı olması gerekir. Buna bir de müzakere önerisi eklenirse, Taliban’a daha az bağlı savaşçılar da örgütten ayrılabilir. Ancak bu bölgeleri ‘elinde tutacak’ güvenilir bir Afgan hükümetinin yokluğunda bunu yapmanın hiçbir anlamı yok. Karzai yolsuzluğa son vermez ve becerikli yetkililer atamazsa da bunun
gerçekleşme imkânı yok. Obama’nın önündeki en büyük zorluklardan biri, Karzai’ye bunu nasıl yaptıracağını bulmak; zira Afgan liderin meşruiyetine daha da fazla zarar vermemesi veya onu kötü kafadarlarıyla savaş ağalarına doğru daha da fazla itmemesi gerekiyor.
Obama konuşmasında Karzai’ye uyarıda bulunmaya çalıştı, fakat biz olsak daha sert konuşurduk. Başkan, “Açık çek verdiğimiz günler geride kaldı” dedi ve hükümetinin “yardımımızı alanlardan ne beklediğimiz konusunda açık davranacağını” söyledi.
Kongre’yle işbirliği sözü olumlu
Umarız Karzai’yi seçimde hile yapmaktan alıkoyamayan başkan ve yardımcıları, Afgan liderle kapalı kapılar ardında daha sert konuşurlar.
Obama Pakistan’ın hayatta kalmasının da Kaide’nin ve Taliban’ın yenilgiye uğratılmasına bağlı olduğunu savundu, fakat bunun farkında olmasından dolayı Pakistan hükümetini çok fazla övdü. Başkan, ABD’nin Pakistan’ın ‘güvenliğini ve refahını silahların susmasından uzun süre sonra da destekleyeceğini’ söyledi. Fakat İslamabad’ı aşırılıkçılara tüm gücüyle karşı koymaya nihayet ikna etmek çok daha fazla tatlı söz ve baskı gerektirecek.
Bush yıllar boyu Afganistan ve Irak savaşlarının gerçek bedelini gizlemeye çalıştı. Dolayısıyla, Obama’nın asker artırımı için inandırıcı bir fiyat bedeli (önümüzdeki yıl için ilave 30 milyar dolar harcanması bekleniyor) belirlediğini ve bunu ödemek için de Kongre’yle birlikte çalışma sözü verdiğini duymak rahatlatıcıydı. Başkan ve Kongre’nin bu meseleyi hızla ve güvenilir bir biçimde ele alması gerekiyor.
Amerikan askerlerinin eve döndüğünü görmek istiyoruz. Obama’nın asker çekmeye başlamak için verdiği son tarihe uyup uyamayacağını bilemiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için Afgan güçlerinin çok daha başarılı bir biçimde eğitilmesi ve hükümetin etkinliğinin güçlendirilmesi gerekecek.
Bununla birlikte bir son tarih belirlemek mantıklı bir fikir. Karzai ve yardımcıları, Amerika’nın taahüdünün açık uçlu olmadığını bilmek zorunda. Obama’nın generalleri ve diplomatları da, yaptıkları işlerin yakından izleneceğini bilmeliler. (Başyazı, 2 Aralık 2009)
Kaynak: Radikal