Adam Smith ve Liberteryanlar karşı karşıya

Pek çok liberteryan, kurucularının Adam Smith olduğunu düşünür. Gerçekte, kurucuları Dr. Pangloss’tur. Bir şeyler serbest piyasa ürünü olduğu müddetçe, mümkünât içerisinde en iyinin en iyisidir. Liberteryan ideolojisine göre doğrudur bu meğer ki bizi öldürüyor olsun.

Adam Smith’in “görünmez elini” şartlar ne olursa olsun (devlet uzak durduğu müddetçe) otomatik bir mekanizma olarak anlayan Liberteryanlar, Smith’i yanlış okumaktadırlar. Ekonomi dâhil toplumun tüm veçhelerinin sağlam ahlâka bağlı olduğunu bilirdi o. Onun bakışına göre en önemli kitabı “Ulusların Zenginliği” değil Ahlâki Hisler Teorisidir (A Theory of Moral Sentiments). Pek çok liberteryanın gayri ahlâkiliği onları muhafazakârlardan ayırmakla kalmayıp Adam Smith’ten de ayırmaktadır.

Liberteryan ideoloji, söz konusu olan ulaşım ve hükümetin ulaşımdaki rolü gibi altyapı konuları olduğunda da Adam Smith’den ayrılır. Liberteryanlar her şeyin serbest piyasaya bırakılmasını talep ederler. Smith, Ulusların Zenginliği’nde şöyle yazmıştı: “Tabiî özgürlük sistemine göre, egemenin üzerine alacağı üç vazifesi vardır…birincisi, toplumu şiddet ve işgalden korumak…ikincisi, toplumun her bir ferdini adâletsizlikten ve yek diğerinin zulmünden korumak…ve üçüncüsü, hiçbir bireyin veya bireyler grubunun çıkarına olmayan belirli kamu işlerini ve belirli kamu kurumlarını kurmak ve muhafaza etmek görevidir; zira kârı, hiçbir bireye veya bireyler grubuna harcamaları geri ödemez fakat genelde büyük bir topluma harcamaları geri ödemekten fazlasını verebilir.”

Ulaşım altyapısı dâhil, altyapının iyi bir tarifidir bu. Doğrusu, Adam Smith ulaşım altyapısını genişçe işlemiştir. Onun zamanında, yollar, kanallar ve köprüler demekti o.

Amerika’da, özellikle de kanallar Smith’in bakışı yansıtmıştır. Çoğu, hiç değilse kısmen devlet kaynaklarıyla inşa edilmiştir. Erie Kanalı hâriç kazanç getireni pek yoktur. Fakat pek çoğu devlet yatırımcısına geri ödemeyi çoktan yaptı. Bisiklete genelde Ohio ve Eria Kanallarının yedekçi yolunda binerim. Açıldığı zamanlarda, kanalın hizmet ettiği civardaki bir çiftçinin bir varil un için aldığı bedel 50 centten 5 dolara çıktı. Ulaşım mâliyeti öylesine düştü ki çiftçinin unu mahallinde olduğundan çok daha yüksek fiyata gittiği New York veya Avrupa’ya ucuz bir şekilde gönderilebilirdi artık. Cleveland köyden şehre döndü. Kanalı inşa ve işletme yüzünden devletin yaşadığı kayıp fazlasıyla geri ödendi.

Adam Smith, ilk tren gelmeden önce bu dünyadan ayrıldı. Fakat Smith’in yolcu trenlerini ve toplu taşımacılığını devletin üstlenmesi gereken bir kamu çalışması olarak kabul edeceğini düşünmek akıl almaz değildir. Smith, bu kamu işlerinin kendi idame masraflarını mümkün olduğunca karşılamasını isterdi. Ulusların Zenginliği’nde şöyle yazar: Bu nevi kamu işlerinin büyük bir kısmı, toplumun genel geliri üzerine herhangi bir külfet yüklemeksizin, kendi masraflarını karşılamak üzere muayyen bir geliri sağlayacak şekilde kolayca idare edilebilir.

Muhafazakârlar, talep eşit şekilde tüm rakiplerce yapıldığı müddetçe bu fikirle mutabıktırlar. Liberteryan transit eleştirmenler bunu trenlere ve geçişlere tatbik ediyor ama “muayyen gelirlerin” mâliyetin şu an sadece yüzde 52’sini karşıladığı karayollarına tatbik etmiyorlar.

Pek çok Liberteryan tüm altyapının özelleştirilmesini talep ederken Smith şöyle söyler: Karayolunun bakımı için alınan geçiş ücretleri, güvenli bir şekilde özel şahısların serveti haline getirilemez.

Kısacası, Adam Smith’in görüşleri, liberteryanlardan ziyade muhafazakârların görüşüne daha yakındır. Toplumun ahlâkını ve kültürünü serbest piyasadan daha önemli görmüştür. Devletin onsuz ticaretin yeşeremeyeceği altyapı inşasında bir rolünün olduğuna inanırdı. Altyapının bir kısmının devlet mülkiyetinde olması gerektiğini düşünürdü. Muhafazakârlar ideolojik meyilleri değil olayın tümü üzerinde düşünürler,

Kaynak: American Conservative

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı