Adaletsizliğin Zirvesi – G8 Heiligendamm

 

Sekiz yıl önce idi. 1999 yılı, Almanya"da 16 yıllık iktidardan sonra Helmut Kohl devrilmiş, yerine Schröder geçmişti. G8 toplantısı yine Almanya"da yapılıyordu. Daha 11 Eylül 2001"e çok vardı ve ABD başkanı Bill Clinton, Almanya Şansölyesi ise, çiçeği burnunda Gerhard Schröder idi. Alman Markı (DM) halen tedavülde idi. Toplantı yeri olarak ise, Köln"deki tarihi kilise yakınlarındaki, Gürzenich Kongre merkezi idi. O zamanlar, Dünya şimdiki gibi, iktidar sahiplerinin terör hezeyanları içerisinde boğulmamış ve biraz daha yaşanılabilir halde idi. Toplantı ve öncesi yaşanılanlar gayet normal, herhangi bir aşırılık yok, sadece toplantının yapıldığı kongre merkezi etrafında, -eğer bugünkü güvenlik tedbirleri ile karşılaştrılacak olursa- göstermelik denilebilecek türden bir güvenlik duvarı vardı. Biraz da Almanların milliyetçi tavırları sayesinde, mesele kamuoyunda, Schröder ile Bill Clinton arkadaşlığına döndürülüvermişti.

 

O zamanlarda Köln"de oturuyordum ve yanı başımda olan bitenden, ilgisiz kalmamak için, toplantının olacağı gün, Gürzenich Konferans Merkezinin yolunu tutmuştum bile. Hiç bir engel ile karşılaşmadan, toplantı salonunun arka kapısına yakın bir yere kadar varmıştım. İçerde toplantı olurken, dışarıda tüm dünyadan gelen bir gazeteci ordusu olanı biteni memleketlerine aktarmaya çalışıyordu.

...

 

Yıl 2007 ve Almanya yine G8"de dönem başkanı ve toplantı Almanya"da yapılıyor. Ancak bu sefer durum çok farklı. Dünya 8 yıl önceki gibi değil. Batılı iktidarlar bir terörizm dalgası tutturmuş gidiyorlar. Bu sefer, toplantının yapılacağı otelin etrafı tel örgülerle çevrilmiş, otele haftalardan beri kimse yaklaştırılmıyor. Tabiri caiz ise, sinek uçurtulmuyor.

 

Güvenlik tedbirlerinin alınması aslında çok daha öncelerden başladı. Mayıs ayı başında, Hamburg"ta otonom gruplara ve G8 aleyhtarlarına karşı Alman polisi operasyonlar düzenledi. Daha ortada hiç bir şey yokken, Hamburg"ta bu bahsettiğim grupların gidip geldikleri yerlere, toplantı yaptıkları yerlere baskınlar düzenleyerek, bu grupların ileri gelenlerini ve lüzumlu gördüklerini gözaltına aldılar. Daha bir kaç yıl öncesine kadar, bu şekilde bir polis baskını tarif edilse, Almanya"da mümkün değil olmaz denilecek cinsten, polis baskınlarıydı bunlar.

 

Alman hükümeti, özelliklede içişleri bakanı CDU"dan Wolfgang Schaeuble ve onun selefi Otto Schilly tarafından, İslami terörizme karşı çıkarılan yasalar çıkarmışlardı. O dönemde, pek az Alman aydını, yaklaşan tehlikeyi görmüş, çıkarılan kanunların, sadece teröristlere karşı değil, Alman halkına karşıda, sebepsiz yere kullanılabileceğini anlatmaya çalışmışlar ancak seslerini duyuramamışlar ve yasalar tek tek bakanların istediği şekilde federal parlamentodan geçmiş idi. G8 zirvesi öncesi, bu kanunların uygulanması için ise, güvenlikçiler için bulunmaz bir fırsat olmuştu.

 

Nihayetinde, çıkarılan bu yasalar dayanak gösterilerek, G8 zirvesi öncesinde, Alman Polisi, ancak polis devlet modelinde görülecek cinsten baskınlarla, kendilerince önceden belirledikleri yerlere baskınlar düzenlemişler ve terörist olabilecekleri şüphesiyle 20"den fazla kişiyi incelemeye almışlardı. Globalleşme/küreselleşme karşıtı olan kişilerin gittikleri yerler, yaptıkları alışverişler ve hatta mektupları dahi incelemeye alınmıştı. Bu polis baskınları, Alman kamuoyunu galeyana getirmiş, hatta iktidardaki koalisyon partileri sıralarında dahi ağır eleştiri almıştır. Bazı politikacılar, Almanya"nın artık bir polis devleti statüsünde olduğunu dahi söylemişlerdir.

 

G8 zirvesine katılanların güvenliğini sağlamak amacıyla kara tarafında, zirvenin yapılacağı otele kadar 4 km"lik bir güvenlik şeridi oluşturulmuştur. Bu güvenlik şeridi içerisinde yaşayan Almanlar için, zirve haftalar öncesinden beri başlamış durumda. Greifswald bölge idare mahkemesi, güvenlik şeridinin yakınlarında ve Rostock kentinin havaalanı bölgesinde gösteri yapılmasını yasaklayan kararlar almıştır. Güvenlik şeridini oluşturan tel örgülerin uzunluğu 13 km ve şu ana kadarki yapılan sadece güvenlikle ilgili masrafların rakamı 100 milyon avroya yaklaşmış durumda.

 

Zirve öncesi, Rostock kentinde yapılan gösteriler sırasında çıkan çatışmaların öncesi, bu baskınlara dayanmaktadır. Baskınlardan sonra, çoğu politikacılar, otonom grupların ve küreselleşme karşıtları ile kavga çıkarmak isteyenlerin aynı kefeye konmaması gerektiği hususunda uyarılarını yapmalarına rağmen, federal iç işleri bakanı Schaeuble bu uyarılara kulak asmayarak, tabiri caiz ise bildiği okumuştur.

 

Bütün bunlara ek olarak, Alman Mahkemeleri, zirve öncesi ve zirve süresince, zirvenin yapılacağı yerin 7km yakın çevresinde, küreselleşme karşıtlarının yapacağı yürüyüş ve gösterilere yasak getirmiştir. Zirve öncesi yasakların kaldırılması ve gösteri yürüyüşü yapılabilmesi için çeşitli kuruluşlar, Alman Anayasa Mahkemesine müracaat etmişlerdir. Alınacak sonuç malum...

 

Zirve Almanya"da içeriğinden çok artık bu yönüyle konuşuluyor. Yasal hakların engellendiği, küreselleşme karşıtlarının dertlerini anlatmaya müsaade edilmediği ve birde üstüne üstlük, terörist şüphesi ile itham olunmaları da cabası...

 

Peki, bu küreselleşme karşıtları ne istiyorlar ki... Başlarda bir anarşist grup gibi görülen bu küreselleşme karşıtlarını dinleyince insan onlara hak vermeden edemiyor. Bu gruplardan birinin internet sayfasından derlediğim notlar özetle şunlar:

  • Her beş saniyede bir dünyada açlıktan dolayı bir çocuk ölmekte ve 800 milyon insan sürekli açlık sınırı altında yaşamakta. Bu durumdan büyük ölçüde, , gerek G8 devletlerince gerekse de diğer endüstrileşmiş ülkeler ve uluslararası kuruluşlarca haksız ve adaletsiz şekilde yürütülen dünya ticaret politikası.
  • 2005"te söz verilmesine rağmen, yerine getirilmeyen, Güney Amerika ülkelerinin borçlarının ertelenmesi ya da tümüyle silinmesi. Bu hususta kayda değer olmayan çok az bir miktar borç silinmiştir.
  • Liberalleşmenin ve özelleştirmenin hızlandırılması ve desteklenmesi sayesinde, fakirlik sadece güney yarım kürenin bir sorunu olmaktan çıkmış, endüstrileşmiş ülkelere ve hatta G8 ülkelerinde de önemli derece artmıştır. Tüm dünyada doğal kaynakların ve yeraltı zenginliklerinin yağmalanması hızlanmıştır.
  • Bir yandan endüstrileşmiş ülkeler, sığınmacılara ve göçmenlere karşı daha sert tedbirler alarak, kendilerini korumaya çalışmaktalar, diğer taraftan ülkelerine gelen göçmenlere kanun dışı muamelesi yaparak, hiç bir hakkı olmayan ucuz işçi olarak kullanmaktadır.
  • G8 devletleri, hava kirliliğinde ve doğal dengenin bozulmasında en büyük suçludur. Dünyadaki yıllık karbondioksit atığının % 43"ünü bu ülkeler yapmaktadır ve Atom enerjisini savunmaktadırlar.
  • G8 devletleri bütün dünyadaki silah üretim ve ihracının % 90"ını ellerinde bulundurmaktadır. Savaş ile dünya düzeni sağlamada başı çekmektedirler ve bu sayede dünyanın birçok ülkesinde, kaçış, sığınma ya sebep vererek, yeni nefret ve zalimlik kaynağı olmaktadır.

Ancak küreselleşme karşıtları da, Rostok"ta yaptıkları yürüyüş sırasında polisle çatışıp, kavga çıkarınca, artık onlara da kimse inanmıyor.

G8 zirvesine ev sahipliği yapan Almanya Başbakanı bayan Merkel, 24 Mayıs ta mecliste yaptığı bir konuşmada ve 4 Haziranda Alman ikinci kanalına verdiği bir mülakatta, cılız bir sesle de olsa

= Globalleşmeye İnsani bir yüz kazandırmak istiyoruz ve bunun için çalışacağız= sözünü verdi.

Ancak Bayan Merkel"in işi hayli zor görünüyor. Programda ana maddeler olarak,

dünyanın iklim sorunu, Afrika sorunlarına daha fazla eğilme, bu çerçevede 2010 yılına kadar vaad edilen toplan 25 milyar dolar geliştirme yardımın yerine getirilmesini sağlamak, gelişmekte olan yada eşik ülke durumunda olan ülkelerle daha fazla ilgilenerek dengeli bir dünya ticaretinin sağlanması, yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesinde şeffaflığın arttırılarak, rüşvetin önüne geçilmesi ve bu sayede iyi yöneticilerin iktidara gelmesinin sağlanması

Bilemiyorum, görünüşte kulağa hoş gelse bile, yine havanda su dövüp kendi bildiklerini okuyacaklarından şüphe duymuyorum. Bundan öte, bu zirve, içeride neler konuşulduğundan çok, öncesinde ve zirve sırasında yaşanan olaylar ile anılacağa benziyor.

Sadece zirvenin güvenliği için oluşturulan güvenlik duvarı için harcanan para ile kaç milyon kişi doyurulabilirdi sorusu, yaşanan adaletsizliği gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor bile...