Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçen ay bir konuşmasında ülkenin ücra bir köşesinde bulunan Güroymak köyünden eski Kürtçe ismiyle Norşin diye söz ettiğinde, aslında ülkedeki bir dizi tabunun yıkılması gerektiği yönünde bir sinyal vermiş oldu. Çoğu Türk için Norşin adı Kürdistan adıyla eş anlamlıdır. Onlar için böyle yaklaşımlar bağımsız Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için çabalayanları cesaretlendirmekten başka işe yaramıyor.
980 Türkiye'sinde, askerin darbe yaptığı dönemden sonra Kürt dili yasak ilan edildi. Kürt bölgelerindeki ilçelerin ve köylerin ismi Türkçe isimlerle değiştirildi. 'Kürt' sözcüğünü tam anlamıyla Türk siyasi sözlüğünden silmiş oldular ve onun yerine 'Dağ Türkü' ismini tercih ettiler. Şimdiki iktidar partisi aslında terör eylemleri gerçekleştiren PKK'ya karşı önlem almak arayışında ve tabii ki bunu ayrılıkçı Kürtlere taviz vermeden ve ülkeyi böldürmeden yapmak istiyorlar. Bu hedefe ulaşmak için iktidar, Kürtlerin yasal, kültürel ve toplumsal haklarını ve anadillerinde eğitim isteklerini yerine getirme çabasında.
Ordu desteğini unutmamalı
Türkiye'de Kürtlerin çoğunlukta olduğu doğu bölgesi, deyim yerindeyse ülkenin en yoksul ve en yoksun bırakılmış bölümüdür. Fakat son zamanlarda bu bölgede gözle görülür ekonomik gelişmeler gözlemleniyor. Tabii ki daha iyi seviyelere ulaşmak için yapılacak çok şey var ama Kürtçe eğitimin kabul edilmesini doğunun savaş ve güvensizlik ortamından çağdaş ve huzurlu bir bölgeye dönüşmesi yönündeki devlet kararlılığının göstergesi olarak görebiliriz. Başbakan Tayyip Erdoğan mecliste yaptığı duygusal ve dokunaklı konuşmada değişmesi gereken bu tabloyu çok güzel anlattı: "Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun, Yozgat'taki anneyle Hakkari'deki anne oğullarının başında aynı duayı ediyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır."
Türkiye ve bölgedeki yerel halk adına güzel gelişmelere tanık oluyoruz. Türkiye resmi kanalı olan TRT'ye bağlı Kürtçe yayın yapan bir kanal açtı ve ardından üniversitelerde Kürtçe dil ve edebiyatı bölümü onaylandı. Anayasa değişikliğine giden yolun ilk ayağı olan Kürt açılımı gerçekten sevindirici.
Kürt açılımı içeriği henüz açıklanmamışken laik ve milliyetçi kesimin büyük tepkisiyle karşılandı. Zira bu açılımdan sadece söz edilmesi bile büyük bir tabunun yıkılması anlamına geliyor. Kürt açılımı hakkında çoğu yorumcu ve gazetecinin beklentileriyle önerilerini dinleyen AKP yetkilileri onların taleplerine açılımda yer verecek gibi görünüyor. Bu talepler Kürtçe yayın sınırlamaların kaldırılması, Kürt militanlarına genel af çıkarılması, anayasa değişikliği ve Kürt kimliğiyle yaşama hakkı.
AKP'nin ne kadar başarılı olabileceğine bakmayarak bu cesareti göstermesinin arkasında ordunun da bulunduğunu unutmamak lazım. Bu açılımda AKP'nin elini güçlendiren, kesinlikle 'tanrısal güce' ve değere sahip olan ordudur. Ordu artık eskisi gibi hükümetin karşısında değil. Asker de Kürt meselesinin silahla değil, ancak Kürtlere yasal haklarının verilmesiyle çözülebileceğinin artık farkında.
Diğer yandan, çok sayıda Türk bu açılımı bir Amerikan projesi olarak değerlendiriyor. Onlara bu açılım bağımsız bir Kürdistan'ın ülkesinin kurulması yönünde bir adım ve ABD'nin Irak güvenliğini korumak için bu açılıma Türklerden ve Kürtlerden daha çok ihtiyacı var. Şunu hatırlamalıyız ki, Türkiye'nin mevcut hükümetinin Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle ilişkileri özellikle de ekonomi ve ticaret alanında iyi bir seviyede. Türk şirketlerin Kuzey Irak'ta milyar dolarlık ihaleler kazanması ve projeler yürütmesi bu ilişkilerin açık örneği.
Davutoğlu faktörü de devrede
Türkiye'nin yeni Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bölgede yürüttüğü yeni diyalog politikaları da önem taşıyor. Bakanın hedefinde komşularıyla barış ve işbirliği içindeki bir Türkiye var ve bu doğrultuda Yunanistan, Kıbrıs, Suriye ve Ermenistan'la ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Bu gelişmeler Türkiye'nin ve bölgenin çıkarlarına yararlı olacak. Irak'taki bölgesel Kürt yönetimi de Türkiye'nin izlediği yeni politikaları memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
Diğer taraftan, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan'ın PKK adına tek taraflı ateşkes ilan etmesi ve artık bağımsızlık peşinde olmadıklarını söylemesi de, bölgesel barış ve özellikle de Türkiye'nin huzuru için olumlu işaretler. Büyük yaraların izlerini taşıdığı için Kürt sorununun kapanması pek kolay olmayacak. Fakat açılım, bu yaraları herşeye rağmen sarmak için çalışma fırsatı sunarak uzun vadede hem Türk ve Kürt halkının, hem de bölge halkının yararına olacak. (İran gazetesi Abrar, 14 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal