Devrim değiştirmek demektir. Eskiyi, işe yaramayanı birilerine rağmen değiştirmek. Bu da inanç ve güçle olur.
Son beş yılda özellikle de Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde Kadife ve Turuncu Devrimler yaşandı.
İlk kez Yugoslavya’da denenen ve başarılı olan bu sivil devrimler, Gürcistan’da halkın parlamentoyu basması sonucu, Kafkas Tilkisi Eldvard Şvardnadze’nin devrilmesini ve Sakaşvili’nin göreve gelmesini sağlamıştı.
Gürcistan’da Kadife Devrim olarak isimlendirilen inkılap, Ukrayna’da Turuncu Devrim olarak ortaya çıktı. Rusya’nın “Ukrayna kan denizine döner” şeklindeki tehditlerine rağmen, başarıya ulaştı.
Avrupa Kıtasında Beyaz Rusya dışındaki ülkelerde işini başarıyla tamamlayan hareket, Akayev’in demokrasi adasına çevirmeye çalıştığı Kırgızistan ile Asya turuna çıkarak, burada da muvaffak oldu ve 24 Mart 2005 tarihinde Akayev’i devirdi. O tarihlerde Kırgızistan’daki bu devrim, Orta Asya’da düşen ilk Rus kalesi olarak yorumlanmıştı.
İkinci kale Özbekistan’da ise, Kerimov yönetiminin gösterilere sert tepkisi ve müdahalesi, Turuncu Devriminin rengini değiştirdi.
Andican’da olayların kontrolden çıkmasının ardından, göstericileri dağıtmak için güvenlik güçlerinin hakiki mermi kullanmalarına izin verilmesi, gösteri alanının kana bulanmasına ve haliyle devrim renklerin kırmızıya dönüşmesine sebep oldu.
Özbekistan’daki yönetimin Amerikalılar adına beklenmeyen sert tepkisi, Soros Vakfı destekli Turuncu Devrim ideallerini Türkmenistan’a varmadan böylece bitirmiş oluyordu.
Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerde dış destekli halk devrimleri yönetimleri değiştirebildi. Ancak, ipleri hâlâ elinde bulunduran Rusya, sonraki yıllarda tekrar kaybettiği mevzilerin çoğuna geri dönecektir.
Afganistan ve Irak’ta ise devrimlerin rengi, başından itibaren kırmızı olarak seçilmişti. Çünkü savaş gözyaşı, acı ve kan demekti. Ne pahasına olursa olsun Büyük Ortadoğu Projesiyle bölgeye nizâmat vermek gerekiyordu.
Irak’ın düşmesinden sonra bu projenin hayata geçirilebileceği umutları, bir türlü bitirilemeyen direniş sebebiyle Saddam’ın idamına kadar ertelendi. Saddam’dan sonra da devam eden direniş ve İsrail’in Temmuz 2006 Hizbullah hezimeti, Amerika’yı bölge politikalarını gözden geçirmeye zorlamaya başladı.
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçim krizi ve ardından genel seçimlerin ortaya çıkardığı tablo, Ak Parti’nin iktidara gelmesinden bu yana zaten var olan, Türkiye tecrübesinin Ortadoğu ülkelerine örnek teşkil edebileceği düşüncesini tekrar gündeme getiriyor.
Abdullah Gül’ün Türkiye’de Cumhurbaşkanı olabilmesini, diğer Ortadoğu ülkelerine de transfer edilebilecek bir demokratik devrim olarak yorumlamak gerekir.
Diğerleri ile benzer ve farklı yönleri olan Türkiye’deki bu devrimin rengi ise “Açık yeşil” dir. Sermayenin yeşili oluyorsa, devrimin de açık yeşili pekala olur.
Ortadoğu’da açık yeşil devrimin transfer edilebileceği en ideal ülke, Arap Aleminin düğüm başı Mısır’dır. Son dönemde Amerikan Kongresinden bazı temsilciler Ihvan-ı Müslimin Cemaati yöneticileri ile görüşmelerde bulunmuştu.
Mısır Ihvan’ında da Refah Partisi’nde olduğu gibi yenilikçi bir grup bulunuyor. Bu ılımlı İslamcı grubun AKP'ye benzer bir parti kurma girişimleri ve devletin bu oluşuma ruhsat verme ihtimalinden söz ediliyor.
Sonuç
Nasıl ki Turuncu Devrimler Gürcistan’dan başlayıp diğer ülkelere de sıçradıysa, Türkiye’deki Açık Yeşil Demokratik Devrim de Ortadoğu ülkelerini her hangi bir şekilde etkileyecektir.