Açık Toplum Enstitüsü'nün sessizliği

Bence Erzurum; Açık Toplum Enstitüsü tarafından yapılan 'Türkiye'de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileştirme' araştırmasının güvenilir olmadığını tek başına gösterdi.

Bu enstitü tarafından yapılan ankete katılan Cumhuriyet Gazetesi Erzurum Temsilcisi Recep Kapucu, Zaman gazetesinde önceki gün yayımlanan röportajında, araştırma sonuçlarına itiraz ediyor. Prof. Dr. Binnaz Toprak ve ekibiyle geçtiğimiz yıl görüştüğünü, ancak çizilen Erzurum portresinin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Kapucu, Alevilere baskı yapıldığı yönündeki iddianın da gerçek dışı olduğunu belirtiyor. Cumhuriyet Gazetesi temsilcisi, görüşmede yaşananları şöyle aktarıyor:

"Erzurum'da Aleviler kendilerini ifade edemiyorlarmış doğru mu, diye sordular? Yok böyle bir şey dedim. İnanmadılar. O dönem radyomuzda çalışan sekreterimiz Alevi bir arkadaşımızdı. Çağırdım. Boynunda Zülfikar şeklinde kolyesi, kulaklarında aynı figürdeki küpeleriyle içeri girdi. İşte dedim. Sadece burada değil, arkadaşımız bu takılarla Cumhuriyet Caddesi'nde dolaşabiliyor. Ona da sordular. Arkadaşımız da beni doğruladı."

Bundan daha ilginci ise, kamuoyuna araştırma için görüşüldüğü söylenen Erzurum Ticaret Odası Başkanı Muammer Cindilli'nin, Binnaz Toprak ve ekibinin kendisiyle hiç görüşmediğini açıklamasıydı.

Aslında biz gazeteci olarak Türkiye'de bu tarz yayınlara çok alışığız. Neredeyse bütün gazetecilik hayatımız birtakım medyanın olmayan, masa başında kurgulanmış irtica haberlerini gün yüzüne çıkarmakla geçti. Oruç dayakları, çarşaflıların zulmü vs. gibi yüzlerce haberin çok büyük bir kısmının düzmece olduğu ortaya çıkarıldı. Hatta yalan haberleri anlatan kitaplar bile yayımlandı. İrtica yaygaralarıyla dindarlar üzerindeki baskıların devam ettirilmesi sağlandı.

Maalesef Binnaz Toprak'ın başkanlığını yürüttüğü araştırmanın da bundan bir farkı yok gibi. Cumhuriyet Gazetesi Erzurum Temsilcisi Recep Kapucu'nun, Erzurum Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Muammer Cindilli'nin ve Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak'ın önceki gün gazetemize yaptığı açıklamalar, bu araştırmanın yalanlanmış gazete haberlerine çok benzediğini gösteriyor. Araştırmayı yapanlar ise söz konusu açıklamalara karşı suskunluğunu sürdürüyor. Bu tür davranışları gazetecilerin yapmalarına Türkiye çok alışıktı. Garip olan Türkiye'de pek çok kesimin itibar ettiği Açık Toplum Enstitüsü'nün böyle bir yönteme başvurmasıydı.

Türkiye'de kimin kime mahalle baskısı yaptığı çok su götürür bir tartışma. Yıllarca insanların en temel haklarını kullanmasını engelleyenlerin bugün mahalle baskısından söz etmeleri aslında komik bir şey. Bir yerde herhangi bir baskıya ve zorlamaya topyekün karşı durmayı sonuna kadar savunmak gerekir. Toplumun değer yargılarını yok etmeden, mümkün olduğu ölçüde demokratik bir hayatın şartlarını oluşturmak için hepimize düşen görevler var. Ancak bu araştırmanın varmak istediği sonuç sanki bu değil. Baskıcı ve yasakçı rejimin devam etmesi için bir gerekçe gibi duruyor.

Hele de bütün suçu, bu ülkedeki Alevilerin, Süryanilerin, Hıristiyanların, Yahudilerin ve bütün farklı renklerin varlıklarını sürdürebilmesi, kendi kimlikleriyle yaşayabilmesi için her türlü gayreti gösteren bir camiaya yüklemeye çalışmalarını da anlamak mümkün değil. İşe böyle bakınca insan ister istemez bu araştırmanın niyetinin iyi olmadığını düşünüyor.

Kaynak: Zaman