AB'ye doğru

Türkiye'nin küresel ekonomik kriz ve Kuzey Irak sınırında 'güvenlik' sorunlarıyla boğuştuğu bir sırada BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesi diplomatik bir kazanım oldu. Batı Avrupa liginde Avusturya ve İzlanda ile yarışan Türkiye, 151 oyla iki yıllığına 'dünya barışını sağlama misyonu'na sahip masadaki 15 ülke arasına girmeyi başardı.

1961'de geçici üyelik koltuğunun Polonya ile paylaşıldığı bilgisi karşısında 47 yıl sonra gelen güvenlik konseyi üyeliği daha bir anlam kazanıyor. Başbakan Erdoğan, sonucu 'küresel rol üstlenme konusunda bir fırsat' olarak yorumlamış.

2003'te adaylık başvurusunda bulunan Türkiye'nin 5 yıldır Afrika'nın 'soykırımcı' liderlerinin kapısını çalmak dahil hayli 'lobi' yaptığı bir gerçek. Son olarak Cumhurbaşkanı Gül, New York'a giderek BM Genel Kurulu'na seslenmişti. Suskun Dışişleri Bakanımızın 'kariyeri' açısından da sonuç önemli. Büyükelçi Baki İlkin'in hakkını da teslim etmeliyiz.

'Türkün Türkten başka dostu yoktur' diyerek içe kapanmakla olmuyor!
Sanatta, edebiyatta, bilimde, siyasette başarıyı uluslararası platformlarda aramak gerekiyor.

2007'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü Orhan Pamuk'un kazanması olağanüstü bir başarıydı.

Pamuk'un Nobel'i bu yılki Frankfurt Kitap Fuarı'nda Türkiye rüzgârı estirdi. Onlarca yazarımızın kitaplarının 'yabancı dildeki' çevirileri ilgi gördü. Cannes'da aldığı 'en iyi yönetmen' ödülünü 'yalnız ve güzel ülkesine' adayan film yönetmeni Nuri Bilge Ceylan'ın Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde pek çok genç sanatçı için örnek oluşturması güzel değil mi?

Dışarıdaki Türkiye ile içerideki Türkiye ne kadar farklı!

İçeride PKK saldırıları nedeniyle, medya-iktidar-ordu arasında adeta savaş çıktı! İç barışını bir türlü sağlayamayan Türkiye, Ortadoğu'da Suriye- İsrail-Filistin arasındaki sorunların barışçı çözümünde aldığı inisiyatif, Kafkaslar'ın istikrarına katkıları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi seçilebiliyor. Ve küresel krizde 'iflas' eden İzlanda'dan kaçan oylar Türkiye'ye akıyor. 151 oy alan Türkiye'yi 138 oyla Avusturya izliyor.

İzlanda batarken, Türkiye'ye duyulan 'güven' önemli. Ancak içerideki hava bambaşka. AKP hükümeti, 2007'de ikinci seçimi ekonomideki iyileşmenin kazandırdığını unutup büyümenin lokomotifi sektörlerle ve TÜSİAD gibi sanayi temsilcileriyle kavgaya girişiyor. 'Önlem almazsak krize gireriz' diye uyaranları susturmaya çalışıyor. Oysa küresel mali krizin 'reel sektörü' vuracağı görülüyor. Bu da işsizlik ve yoksulluk demek.

Türkiye'nin içerideki kavgaya süratle son vererek, 'dışarıdaki görünümüne' koşut bir yönetim anlayışı sergilemesi gerekiyor. Kürt sorunu, terör, ekonomi, ABD'nin müstakbel başkanı Obama'nın 'işgalci' nitelemesi yaptığı Kıbrıs gibi sorunları çözerek AB hedefine doğru koşmakta yarar var.

Kaynak: Milliyet