Pazartesi Avrupa'nın enerji politikasını gölgeleyen bulutların arasından küçük bir güneş ışığı süzüldü. Zira Nabucco boru hattı anlaşması, hattın geçeceği beş ülke tarafından imzalandı. Fakat Avrupa enerji güvenliği hâlâ ciddi sorunlarla yüz yüze. Anlaşma tamamlanmış olmanın uzağında: Doğalgazın nereden geleceği hâlâ belirsiz. İran, Türkmenistan ve Irak geniş rezervlere sahip, fakat risksiz birer tedarik kaynağı olduklarını söylemek zor. Azerbaycan'sa Avrupa'yla, Güney Akım için kaynak arayan Rusya'yı birbirine düşürebilir. İyimserler bu endişeleri reddediyor: Hattı yaparsanız, doğalgaz gelir diyorlar. Onlara göre Ortadoğu ve Orta Asya doğalgazdan yana o kadar zengin ki, bir kez o doğalgazı pazara getirme yolunu döşediğinizde tedarik sıkıntısı kalmaz. Fakat riskten hazzetmeyen özel sektör aksini düşünürse, anlaşmanın henüz doğmadığı görülebilir. Bu AB için yenilgi olur.
Riske girebilecek meseleler ucuz doğalgazdan ibaret değil. AB'nin Rusya'nın iyi niyetine bağımlılığına dair yanılsamalar, geçen kış Rusya'yla Ukrayna arasındaki doğalgaz kavgasıyla darmadağın oldu. Kömürde tek pazar olarak işe başlayan AB, bir yakıt yokluğuna daha göz yumamaz.
Bunun için iki zorunluluk var. İlki çeşitlendirme: AB kullandığı doğalgazın yaklaşık yarısını, tedariki siyaset uğruna riske atmaya hazır bir Rusya'dan alıyor.
Nabucco bu bağımlılığı azaltabilir - fakat İran veya Türkmenistan'ın insafına kalmanın daha hayırlı olduğu söylenemez. Kesintiye karşı savunmasız olmamak için AB bir miktar ihtiyaç fazlası ithalat kapasitesini amaçlamalı. Spot piyasalara da yüzünü dönebilmeli. Daha önemli zorunluluksa içte: Avrupa enerji pazarını birleştirmeli. Rusya'dan başka alternatifi olmayan doğudaki üyeler ocaktaki krizde asıl darbeyi yedi. Entegre edilmiş bir altyapı ve tek enerji pazarına sahip bir Avrupa kesinti karşısında daha güçlü olur. Nabucco asıl sınavı, Avrupa'nın enerji konusunda yekvücut olup olmayacağı konusunda verecek. İmza sırasında bir lider 'daha fazla pragmatizm' ve 'daha az jeopolitik' çağrısı yaptı. Fakat enerji konusunda pragmatistler jeopolitiki göz ardı edemez. (Başyazı, 13 Temmuz 2009)
Kaynak: Radikal