Faulkner'ın söylediği: "Ne zaman bir bombayla havaya uçurulacağım" korkusu, hemen, şimdi vaki olabilecek bir ölüm korkusunu dile getirir. Orada, savaş travmasını yaşamış insanın tedirginliğiyle doğrudan ilişkili bir durum söz konusudur. Hastalık yoktur bu korkuda. Bilakis, tümüyle insancıl, sağlıklı bir korku hali yaşanır.
Oysa paranoyanın hasıl ettiği korku hastalıklıdır. Mevhum bir tehlikenin tehdidi, hastanın ensesinde boza pişirir. Paranoid birinin korkusu ortada fol yumurta yokken ona musallat olmuş bir panik halidir.
Savaş sonrası insanı, her gün başının üstünden uçakların geçtiğine, yanı başında bombaların patladığına, patlayan şarapnel parçalarının ortalığa saçılırken çarptığı insanları parçalayıp öldürdüğüne defalarca tanık olmuştur.
Oysa beriki.. o, karnında yılan olduğu saplantısıyla kıvranır. O, birileri gelip beni öldürecekler, benim hayat tarzımı mahvedecek vehmiyle kendini helak eder. O, halüsinasyonlarıyla boğuşur. Halüsinasyonları ona gerçek görünür, bu doğru.. fakat halüsinasyon gerçek midir?
Böyle biri, her gün ortalığı sorulara boğuyor, kendini parçalıyor, döşünü bağrını dövüyor: "Beni öldürecekler! Beni değiştirecekler!" diye feryat ediyor.
Onun öldürecek olanlar başlarına Ku Klux Klan kukuletaları geçirmişler.. her köşe başında ellerinde mavzerleri, mızrakları, kılıçları, palaları ile onu bekliyor.. onun bir köşe başından çıkıp görünmesini bekliyor.. onu, boy vereceği bir köşe başında kıstıracaklardır.. apansız üstüne çullanıp öldüreceklerdir..
Bu hastanın icabında sığınacağı bir kolcusu vardır. Hasta kolcuya sığınır. Kolcudan yardım ister. Ne ki, kolcu da en az kendisi kadar hastadır. Kolcu, elinde tuttuğu silahı hastaya gösterir ve onu teselli eder: "Bak, şu silahı görüyorsun ya, elimde bu silah olduğu sürece, senin karnındaki yılan sana zarar veremez; başını kaldırdığı anda onun beynini ezerim" der. Fakat hastanın itirazı hazırdır: "Ya yılanın başını ezmeye kalkıştığın anda, o bomba benim karnımda patlarsa?!.."
Kolcu gene de teselliden geri durmaz. "Seni köşe başında sıkıştıracak olanlara karşı tedbirlerim var benim" der. "Sen emniyettesin, emin kalacaksın! Senin mahallene kimseyi sokmayacağım, orada senden başka kimse yaşamayacak, o mahallenin sınırlarına giren kim olursa olsun onun leşini sererim. Ben bu mahallenin kabadayısıyım. Bana maganda derler. Benim elimde bu silah oldukça hiçbir yılan, hiçbir vehim sana zarar veremez!" Ve sürdürür: "Kendini gizlemek için, bizim bilmediğimiz yerlere bilmediğimiz mesajları iletmek için başını örtenin başını ezerim! Burada herkes anadan üryan gezecek! Ben böyle istiyorsam, böyle olacak! Ben başkasının baskısına boyun eğecek adam değilim! Ben başkasına boyun eğdirecek adamım!"
Bir emekli paranoidin savurduğu "herkes dışarlıklıların baskısı altında kalacak" safsatası, birden bütün paranoyakların sloganı haline dönüşür. Herkes herkesten korkmaya başlar. Herkes yanındakini kendi hayat tarzını tehdit eden bir düşman olarak görmeye sürüklenir.
Dehşet ânı…
Öyle ki, haftalar önce, bir üniversite kampusunda verilecek konser için bilet almış olan saf bir hemşerimiz eşinin başı örtülü olduğu için konser mahalline sokulmamıştır. Elinde balta sapından sopalarıyla çevrede bekleyen Ku Klux Klan üyeleri, kendi hayat tarzlarını tehdit ettiği gerekçesiyle barikat kurmuşlardır.
Hayallerinin ürettiği baskıya bunca önem verir görünenlerin reel durumu nasıl da gözden kaçırdığının, aslında, gerçek baskıyı, gerçekten baskı altında tutulmanın ne demek olduğunu nasıl da ıskaladığının dramatik işareti: paranoid, öylesine incelikli, öylesine kılı kırk yaran akıl yürütmelere başvurur ki, mantık örgüsü cidden kusursuzdur; fakat gerçeklikle olan bağı sıfırdır.. o, kendi hayal dünyasının gerçeklikleriyle boğuşmaktan gerçek dünyanın gerçeklerini görmez hale gelmiştir… Bir savaşım içindedir.. ama savaşımın konusu yoktur, için boştur, gerçeklikten kopuktur…
Kaynak: Yeni Şafak