ABD'deki entrika üzerine, ‘Genelkurmay - Çongar cengi..’

Yasemin Çongar Milliyet ve CNNTÜRK"ün Washington temsilcisi..  Sahasında başarılı bir isim olarak kabul ediliyor.. TSK"nın da akredite/ itibarlı gazetecilerinden sayılıyor(du)..

Konu, malûm.. "Hudson İnstitute", isimli ve çalışmalarında Ortadoğu"ya daha fazla yer veren  bir düşünce kuruluşunun (buna emperyalizmin emellerine uygun varsayımlar, faraziyeler, tasavvurlar üretme merkezi demek daha yerinde..) Türkiye'yle ilgili son çalışması.. bu enstitünün Türkiye bölümünün başında da Zeyno Baran bulunuyor..

Çongar"ın geçen hafta "Hudson İnstitude"de yapıldığını bildirdiği bir toplantıyla ilgili haber Türkiye"de tabiatiyle büyük yankı meydana getirdi.. Çünkü, "K. Irak"daki PKK liderlerinin Türkiye"ye tesliminin, bunun seçim öncesinde AK Parti lehine sonuç vereceği gerekçesiyle askerlerce kabul edilmediği" iddia olunuyordu..

İddianın aldığı yoğun tepkiler üzerine, Zeyno Baran o konuları yalanladı. (Hudson Institute"un Başkanı Ken Weinstein"ın açıklaması ise, Zeyno Baran"ın yalanlamasını yalanladı.. Çünkü, Weinstein, toplantı içeriği ve "senaryo"yu doğrulayıp, "Bu tür tartışmalar, tüm düşünce kuruluşlarında yapılmaktadır. (...)Her kim bu kapalı toplantının kurallarını ihlal ettiyse, bu eylemlerinden utanmalıdır." diyor..)  Aynı, Zeyno Baran'ın 2006 sonlarında Newsweek"de "Türkiye'de darbe ihtimali yüzde 50" iddiasını dile getirdiği yazısını da sonra tevile çalıştığı hatırlanmalı.. Yani, bir iskandil atıp tepkileri alıyor. Ki, bu bir "strateji belirleme" ve "niyet okuma" taktiğidir.. Tıpkı Gen. Kur."ın açıklamasındaki gibi.. Gen. Kur. da, konuyla ilgili açıklamasını, günlerce sonra yaptı, "tepkilerin bile kaydedildiği"ne dair bir gözdağı verip, "Tartışmaların boyutlarını ayrıntılı olarak saptamak ve yaratılan bu ortamın arkasındaki aktörlerin gerçek yüzlerini ve niyetlerini ortaya çıkarmak maksadıyla, özellikle başlangıçta bir açıklama yapılmamış, beklenmiştir.." diyerek.. Ve Çongar"ı yalanladı.. Çongar ise, "yazdıklarının doğru" ve bu hususların davetiyelerde de kayıtlı olduğunu, internet sitesinde bile yer aldığını bildiriyor.. (Internet sitelerine mesajı sadece TSK koymaz ya..)

İlginçtir, o toplantının yapıldığı sırada, Genelkurmay"ın SAREM (Stratejik Araştırmalar ve  Etüdler Merkezi) başkanı ve diğer generallerin de orada olması, Gen. Kurmay"a göre tamamen tesadüf imiş.. (İnanıverelim, n"olur sanki..)  Amerikan generallerinin ve (Celâl Talebânî"nin oğlu) Kubat"ın orada olması da tamamen tesadüf!..

Çongar, "Toplantı konusunda, gerek Hudson Institute'un belgelerine dayanan, gerekse toplantıya katılmış birden fazla kaynaktan aldığım bilgileri (....) yansıttım.. Böyle bir senaryonun olmaması en çok beni mutlu eder. Ben daha önce Zeyno Baran'la yazıştım ve bu iddiaları kendisine sordum. Başta yalanlamadı. Ben bu iddiaları yazdıktan sonra çıkıp yalanlıyor.." diyor ve ekliyor: "Hudson Institute Türkiye Çalıştayı" başlıklı toplantının davetiyesi"nde, "(...) Türkiye'yi, K. Irak'ta PKK'ya karşı operasyon yapmaya yöneltmesini içeren akla yakın bir senaryo geliştirdik. Bu, kapalı, "off the record " (konuşulanların yazılmaması, açıklanmaması kaydıyla) toplantıya katılanlar, bu krizi müteakip olayları oynayacaklar." (...)Hudson'ın davetiyesi, "Katılımcılar, ABD hükümetinden yetkilileri, think-tank camiası mensublarını ve Türk Genelkurmayı'nın think tank'i SAREM'den üst rütbeli subayları kapsayacak" ifadelerinin bulunduğunu;  toplantıya katılacağını teyit edenlerin, (...) senaryo metnini görmüş ve 'SAREM'den üst rütbeli subayların' da katılacağından haberli olarak, Hudson'a gittiklerini" ortaya koyuyor.. Ve toplantıda  'ABD, PKK'ya karşı ne yapabilir?' konusu tartışılırken, bir analizcinin, 'ABD'nin PKK liderlerini bu aşamada, seçimler öncesinde vermemesi lâzım. Bu, AKP'ye yardım eder' ifadesini kullandığı, birden fazla katılımcı tarafından, tereddütsüz ifadelerle tarafıma aktarıldı. Bir yetkilinin de, bu sözleri onaylar şekilde konuştuğu yine birden fazla kaynak tarafından belirtildi.(...)
Genelkurmay Başkanlığı'nın 20 Haziran tarihli açıklamasında, bu haberlerin "yalanı yalanla örtme ve hedef saptırarak kurumları karalama amacı taşımakta" olduğu ifadesi var. Bu ifadeyi, çok haksız ve talihsiz buluyorum."
 Yani, Çongar haber ve iddialarında ısrarlı..

Gen. Kur. ve diger askerî çevrelerin bu gibi durumlarda hemen "orduyu yıpratmak" niyetini belirlemeye çalışması ise, artık iyice kabak tadı verdi.. "Şemdinli'den Atabeyler'e, Sarıkız, Eryaman, Ümraniye ve Kuvva"y-ı Milliye" ve ADD"ye, Ş. Eruygur, V. Küçük, Muzaffer Tekin"e, hemen her konuya hemen bu suçlamayla karşılık verilmesi; orduyu asıl yıpratan bu!. 

E. Özkök bile, "bozuk saatin günde iki kez doğru göstermesi" misali,  22 Haziran yazısında şöyle diyordu:  "...Türkiye"de gazetecilik yapmak çok zorlaştı. Türkiye"nin önde gelen kurumları, artık gazetecilerden ve yazarlardan "tam biat" istemektedir. (...)

"Biat kültürü" eskiden dinci partilere aid bir zihniyeti yansıtıyordu. Ne yazık ki artık, kendini solcu, milliyetçi, ulusalcı hatta liberal kabul eden çevrelerin bile kültürü haline geldi.
Bu kültürün yaygınlaşması, ülkemizde düşünce ikliminin çölleşmesine yol açacaktır.
Hepimiz bu biat ideolojisinden zarar görmeye başladık.
"Biat kültürü"nün temel kanunu şudur: "... Eğer, bütün ruhunuzla ve vicdanınızla bir cemaatin mensubu iseniz ve (...) cemaatinizin yaptıklarına, söylediklerine itiraz etmez, hayatınızın her gününde iman edercesine cemaatinizi savunur, onun yanlışlıklarını görmezden gelirseniz, mesele yok. Hayatınızı rahatça sürdürür gidersiniz.

Ama vicdanınız, adalet duygunuz var ve kendinizi yakın bulduğunuz çevrelerin yanlışlarına da itiraz eder, karşınızdakilerin yaptığı iyi şeyleri takdir etmeye kalkarsanız, dokuz köyden kovulur, evsiz barksız kalırsınız.
Türkiye"de birçok gazetecinin, yazarın dramı budur.

Onlar her gün "yalaka", "hain", "dönek" suçlamasına rağmen "biat kültürü"nü, mahalle baskısını reddedip cemaatsiz düşünmeye devam ettikçe, dramları da bitmeyecek."
Özkök"ün bunları söylerken, bir milleti taa temelden, anayasa ve meclis yeminleriyle, resmî törenler ve hattâ dualara varıncaya kadar, her yerde kendisine ve "resmî ideoloji ikonu"na biata çağıran bir sisteme karşı, 80 yıldır direnen bir müslüman halkı "yobaz, mürteci gerici" diye suçlayanların başında bizzat kendi gazetesinin bulunduğunu görmezlikten gelmesini biz de görmezlikten gelebiliriz, "yanlıştan doğruya bir yöneliş var" diye..

Ama, ilerde kuvvetli silahlardan yana olmak duygularının depreşmiyeceğine garanti var mı?

 

 

Kaynak: Vakit Gazetesi