Geçen hafta Yemen hükümetinin kontrolünü ele geçirdiklerini duyuran Şii Müslüman isyancı Husiler, pek de Amerika Birleşik Devletleri’nin doğal müttefiki olarak görünmüyorlar.
Bunların en sık kullandıkları sloganlardan biri, “Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm ve kahrolsun Yahudiler”dir. Amerikalı yetkililer bunların İran’dan para, silah ve eğitim aldıklarını söylüyorlar. Bir İranlı yetkili, geçenlerde övünerek Irak, Suriye ve Lübnan’ın yanı sıra Husiler sayesinde Yemen’in başkentinin de “İran’ın elinde” olduğunu ifade etti.
Geçen hafta Obama yönetiminden yetkililer, Husi liderlerle görüşmeye ve onları Amerika Birleşik Devletleri’nin Husileri düşman olarak görmediğine ikna etmeye çalışıyordu. Bir yetkili bana, “Herkesle görüşüyoruz, bizimle görüşecek herkesle” dedi. Husilerin önde gelen liderleri şimdiye kadar bizimle görüşmek istemediler ama Amerikalılar bu konuda çalışmaya devam ediyor.
Vatanında ABD’nin nüfuzu daha az olmasını isteyen bir grupla işleyen bir ilişki kurmak üzere niçin bu kadar arzu duyuluyor? Çünkü ABD’nin El Kaide’ye karşı uzun süredir devam eden savaşında başlıca mücadele alanlarından biri olan Yemen’de şimdi Husiler ve onların müttefikleri iktidarda. Ve Husiler El Kaide’den nefret ediyorlar.
Amerikalı yetkililer, El Kaide’nin Yemen’deki kolunu, Amerikalılara karşı uzak mesafeden saldırmaya olan meraklarından dolayı diğer tüm terörist gruplardan daha büyük bir tehdit olarak değerlendiriyorlar. Bilinen adıyla Arap Yarımadasında El Kaide grubu, hiçbiri başarılı olmasa da ABD uçaklarında bomba patlatmak üzere birkaç teşebbüste bulundu.
Husiler Şii, El Kaide ise fanatik Sünni’dir ama bunların husumeti temelde mezhepçilikten kaynaklanmıyor. Aralarında eski moda bir güç ve toprak mücadelesi var. Husiler asırlar boyunca Yemen’in kuzeybatısını yönetti. Bunlar, El Kaide tarafından güneyden yapılan akınlar sebebiyle alarma geçtiler. İki grup arasında çatışmalar yaşanıyordu. Husilerin, daha geçenlerde devirdikleri Yemen hükümetinden başlıca şikayeti, El Kaide’yle savaş için yeterince güç göndermemesiydi. El Kaide de geçen hafta Husileri -belki de biraz erkence- Amerika Birleşik Devletleri’nin sadık partneri olmakla suçlayan bir bildiri yayımladı.
Diğer bir deyişle, ABD için durum, “düşmanımın düşmanı dostumdur.” Peki Husilerin İran meselesi ne olacak? Düşmanımız El Kaide’nin düşmanının bizim Tahran’daki diğer düşmanlarımızın -veya hasmımızın- dostu olmasından endişelenmeli miyiz?
Senatör John S. McCain, geçen hafta “İran yürüyüşe geçti” diye uyardı.”Yemen’de hükümeti deviren, Arap Yarımadasında El Kaide değil, Husilerdir.” McCain, çözümün de “daha fazla postal” olduğunu söyledi. Ama ABD istila gücü olarak değil özel operasyonlar gücü olarak.
Obama yönetimi yetkilileri, ısrarla bu korkuların mübalağalı olduğunu ifade ediyorlar. Geçen hafta bir yetkili bana, “Husiler İran’dan destek alıyorlar ama İran tarafından kontrol edilmiyorlar” dedi.
Haftalar süren siyasi müzakerelerin çıkmaza girmesi sonrasında Husi liderler cuma günü Yemen parlamentosunu feshetti. Şimdi yeni bir geçiş hükümeti kurmaya çalışıyorlar ve bu hükümette ülkedeki hiziplerin çoğunun temsilcilerinin bulunacağını ifade ediyorlar. (Yemen’de 25 milyonluk nüfusun sadece üçte biri kadarı Husidir. Sadece Husilerden oluşacak bir hükümet güneydeki Sünnilerden çok az destek görür.)
Amerikalı yetkililer için asıl soru, müstakbel hükümetin El Kaide’ye karşı terörle mücadeleye katılmaya ikna olup olmayacağıdır. Aynen geçen hükümette hevesle bekledikleri gibi…
Bu durum Amerika Birleşik Devletleri’nin San’a’daki siyasi kaos arasında aylardır durdurduktan sonra son iki hafta Yemen’de insansız hava aracı saldırılarını yeniden başlatmasıyla test edildi.
Amerikalı yetkililer, kayda değer bir tepki gelmediğini görmekten memnun olduklarını ifade ettiler. Ama bu durumun devam etmesi pek muhtemel görünmüyor. Zira Husi liderler Yemen’în egemenliğine saldırı olarak görüp hep ABD’nin insansız hava aracı saldırılarını kınamışlardı. Husiler, El Kaide’yle kendilerinin başa çıkabileceğini söylüyorlar.
Amerikalı Yemen uzmanları da insansız hava aracı saldırılarının halk nezdinde hiç kabul görmediğini ifade ediyorlar. Yemen’de yaşayan ve Hobart and William Smith Colleges ‘te profesör olan Stacey Philbrick Yadav, “Bu saldırılar gerçekten korkunç bir hoşnutsuzluğa yol açtı” dedi. “Bu stratejiyi savunan tek bir Yemenli görmedim. Bu, eleştirmek değil, daha çok tiksinmek gibidir.”
Aslında Yemen Devlet Başkanı Abdu Rabu Mansur Hadi’nin devrilmesinin faktörlerinden biri de insansız hava aracı saldırılarıdır. O, Amerika Birleşik Devletleri’yle açık bir iş birliği yaparak Amerikalı yetkilileri memnun etti ama kendi ülkesinin siyasi gruplarından destek almayı başaramadı.
Başkan Obama açısından bu ortaklığı canlı tutmaya çalışmaktan başka bir alternatif yoktur. Ama Amerikalı diplomatlar Yemen’deki yeni Husi iktidar sahipleriyle görüşmeyi ümitle beklerken Orta Doğu’daki güç siyaseti hakkında bazı eski dersleri de hatırlamak isteyebilirler.
Bir modelin başarılı olduğunu iddia etmeden önce (aynen Obama’nın geçen sonbahar Yemen hakkında söylediği gibi) dikkatli olun, sonra bu sözünüzden dolayı pişmanlık içinde yaşayabilirsiniz
Hadi’deki gibi sallantıdaki bir hükümet müttefikiniz olduğunu ilan ettiğinde bu ona ekstra bir hikmet kazandırmaz. Bir de düşmanınızın düşmanı bugün dostunuz olabilir ama bu, onun ebediyen dostunuz olacağı anlamına gelmez.
Kaynak: Los Angeles Times
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya