9 Haziran 2006'da Filistin'in Gazze bölgesinde sahilde eğlenen bir aileyi hedef alan İsrail ordusu, 11 Filistinli'yi katletti. İsrail deniz kuvvetlerinin saldırısında kumsalda yaşanan can pazarı bütün dünyayı dehşete düşürdü. Babasını, annesini ve üç kardeşinin gözlerinin önünde öldürülüşünü izlemek zoruna kalan 7 yaşındaki Hüda Galya'nın görüntüsünün hafızalardan silinmesi mümkün mü?... Hemen ardından İsrail ordusu yeni bir saldırıya imza attı. Aralarında iki okul çocuğunun da bulunduğu 10 kişi hayatını kaybetti. Saldırının İslami Cihad mensuplarını hedef aldığı söylendi. Birinci füzenin hedefi ıskalaması üzerine doğrudan kalabalık hedef alındı. Sonuç, korkunç! İşte tam bu sırada, İsrail-Hizbullah savaşı patlak verdi.
Refik Hariri suikasti üzerinden Suriye'yi Lübnan'dan çıkaran ve savunmasız bırakan ABD/İsrail, Hizbullah'ı tasfiye etmek, Lübnan'ın iç gerilimlerin içine sürüklemek, bir garnizon devlete dönüştürmek, İran ve Suriye'ye darbe indirmek için Güney Lübnan'ı bir ay boyunca bombaladı. Ancak Hizbullah'ın şaşırtıcı direnişi, ABD/İsrail ittifakına sürpriz bir hezimet yaşattı. Ardından bölgeye uluslararası güç yerleştirildi. Lübnan, bir yandan iç çatışmaya dönük projelerin uygulandığı alan olurken diğer yandan uluslararası gücün İsrail/ABD adına kontrol kurmaya çalıştığı, İran ve Suriye'nin de bu gücü boşa çıkarmaya çalıştığı iki kampın çatışma alanına döndü.
Bir yıl geçti. Lübnan'da çatışma yeniden beklenirken Gazze, Filistin iç iktidar mücadelesi üzerinden bölgesel bir kriz alanı olarak öne çıktı. Sanki yeni bir Güney Lübnan haline geldi. Şii Hizbullah ve Sünni Hamas gibi yerel direnç merkezleri ABD/İsrail ittifakının bölgesel projelerine boşa çıkaracak birer güç olarak öne çıkarken, yeni Ortadoğu dizaynına karşı duran ülkeler ikinci kez zafer kazanıyorlardı.
Güney Lübnan ve Gazze, bölgesel krizin en sıcak çatışma alanlarıydı artık ve müdahil güçler ikinci kez başarısız oluyordu. Bu yönüyle ABD ve İsrail Hizbullah'tan sonra Hamas karşısında ikinci yenilgisini almış oluyordu. Hizbullah nasıl hem İsrail hem de ABD ile savaşmış ve başarmışsa, Hamas da aynı şekilde hem İsrail hem ABD hem de onlarla aynı safta duran El Fetih'e karşı savaştı ve kazandı. Ama nasıl Lübnan planı tamamlanmamışsa, yeni bir savaş bekleniyorsa, Gazze'deki Hamas zaferi de hazmedilmeyecek.
ABD, İsrail'in, Filistin'deki taraftarları ve bazı bölge ülkelerinin desteğiyle Gazze'ye geniş çaplı saldırı başlatılması kuvvetle muhtemel. Daha şimdiden Lübnan'a benzer bir senaryo tartışılmaya başlandı bile. El Fetih ve İsrail, Gazze'ye uluslararası güç yerleştirilmesi için Birleşmiş Milletler'le görüşüyor. Hamas buna kesin biçimde karşı çıkıyor. Tıpkı Lübnan'da Hizbullah'ın uluslararası güce karşı çıkması gibi.
Biraz geriye gidelim ve Filistin iç savaşının nasıl başladığına bakalım. Hamas'ın parlamento seçimleri kazanması dünyayı ayağa kaldırdı. ABD ve İsrail'e göre terörist bir örgüt iktidara gelmişti. Filistin halkına göre ise, köklerinden doğmuş, kendilerini temsil eden, El Fetih'in yozlaşmasıyla oluşan boşluğu dolduracak bir güç iktidara gelmişti. Hem de Ortadoğu tarihinde hiç görülmediği kadar adil bir seçimle. Yüzlerce Batılı seçim gözlemcisinin denetiminde. Demokrasi adına söylenecek bir şey yoktu. Hamas'ın zaferini iptal ettirecek bir bahane bulunamamıştı. Ama kendileri hayır diyebilecek bu güç yok edilmeliydi. Boğulmalıydı, çaresiz bırakılmalıydı. Başka yollar buldular.
ABD ve İsrail, Hamas'ın terör örgütü olduğunu, Filistin'de iktidar olamayacağını, Filistin halkının seçiminin meşru olmadığını dolayısıyla bu gücün ezilmesi gerektiğini, çalışamaz hale getirilmesi gerektiğini dikta ederek acımasız bir mücadele başlattı. Bir savaştı bu. Hamas'a karşı gibiydi ama aslında Filistin halkından intikam alınıyordu. ABD'ye rağmen, İsrail'i hoşuna gitmeyecek bir tercih nasıl yapabilirlerdi!
Hamas iktidarı çalışamaz duruma getirilecekti. Siyasi alanda meşru görülmeyecekti. Ekonomik ambargo ile beli kırılacak ve Filistin halkı üzerindeki etkisi tüketilecekti. İktidara geldiler, yapamadılar dedirtilecekti. Bunu yaptılar. Filistin halkına inanılmaz acılar, yokluklar yaşattılar. Ama bu yeterli olmadı. Başaramadılar..
İkinci aşamaya geçtiler; iç çatışma senaryosuna... Açlıkla terbiye edemedikleri Filistin halkını kendi kanlarıyla boğmaya kalkıştılar. El Fetih'le Hamas arasında çatışmalara yatırım yaptılar. El Fetih güçleri Hamas güçlerine saldırmaya, hükümet binalarını basmaya, parlamentoyu yakmaya başladı. Hamas kendi silahlı gücün devreye soktu. Birçok kentte çatışmalar yaşandı. İsrail'in açık desteği, El Fetih'e silah sevkıyatları, ABD/İsrail ve El Fetih dayanışmasına rağmen Hamas dize getirilemedi. Gazze ile Batı Şeria birbirinden koptu. Filistin ikiye bölündü. Ama yakında çatışmalar Batı Şeria'ya da yayılacak. El Fetih Batı Şeria'yı kontrol etmek için Hamas tasfiyesine başlayacak. Hamas ise bölgedeki gücünü devreye sokacak.
Bu, Filistinli gruplarla sınırlı bir savaş değil. Doğrudan dış müdahaleyle başlatılan, bu müdahaleyle devam ettirilen bir savaş. Birçok kez ateşkes ilan edilip bozulması, Mekke Anlaşması'nın başarısız olması, ulusal birlik hükümetinin yürümemesi çatışmanın bölgesel gerilimin bir unsuru olmasından kaynaklanıyor.
Filistin'in geleceğinden çok İsrail ve ABD'nin gücünü önemseyen Mahmud Abbas gibi şaibeli bir adamın Filistin'in Karzaisi rolünü üslenmesinden kaynaklanıyor. Kendi halkına karşı acımasız bir güc mücadelesine girmesinden kaynaklanıyor. Aynı rolü Yaser Arafat hayattayken oynadı. Başbakan oldu. Verdiği sözler çerçevesinde Filistinli direniş gruplarının silahsızlandırılmasına girişti. ABD ve İsrail'in verdiği görevleri yapmaya soyundu. Hem Arafat hem de direniş grupları şiddetle karşı çıktı. Başaramadı. Ancak beş ay dayanabildi. Onu Filistin'e lider tayin edenler bu başarısızlığın bedelini Arafat'a ödettiler. Onu tecrid ettiler sonra da öldürdüler. Arafat ölür ölmez Mahmud Abbas formülü derhal kaldığı yerden uygulanmaya başlandı. Filistin'i bu noktaya kadar sürükledi. Ama Hesap yine tutmadı. Başarısız oldular. Hamas Gazze'yi kontrol altına aldı gözünü Batı Şeria'ya dikti.
1- Hizbullah'ın geçen yılki başarısı neyse Hamas'ın zaferi de odur. Aslında Hizbullah da Hamas da aynı güçlere karşı savaştı ve kazandı.
2- Geçtiğimiz yıl yaşanan İsrail-Hizbullah savaşı sonrası neler olduysa, Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesinden sonra benzer gelişmeler yaşanacak.
3- Hizbullah silahsızlandırılamadığı gibi Hamas da silahsızlandırılamayacak. Lübnan'da yeni bir savaşın çıkması muhtemel olduğu gibi Gazze'ye de benzer bir saldırı başlayabilecek.
4- Her iki savaş da, hem iç savaş hem bölgesel savaş. Hizbullah bütün dış desteğe rağmen nasıl başarılı olduysa Hamas da El Fetih'e verilen dış desteğe rağmen başarılı oldu.
5- Hizbullah da Hamas da çatışmadan güç kazanarak çıktı. İsrail ve ABD, Lübnan ve Filistin'de iki güçlü unsuru tasfiye etmeye girişirken hem Lübnan"da hem de Filistin'de yenildi. Hizbullah'ın geçen yılki zaferi ne kadar parlaksa Hamas'ınki de o kadar parlak. Çünkü her ikisi de aynı güçlerle savaştı.
6- Irak'tan Lübnan ve Filistin'e Uzanan kuşakta bölgesel güçler uluslararası güçlere karşı tahmin edilmez bir direnç gösteriyor ve başarılı oluyor. İran-Suriye cephesi küçümsenemeyecek bir güç olduklarını ortaya koydu. İki çatışmanın da bölgesel niteliği çok belirleyici olacak. Bu direnç dalgası Yeni Ortadoğu Haritası'nın işgalci güçler tarafından değil bölgesel güçler tarafından çizileceğine işaret ediyor.
7- Lübnan'da iç siyasi istikrar tekrar kurulamayacak. Siyasi gruplar daha da belirginleşecek ve cepheye dönüşecek. Aşnı şekilde Filistin'de siyasi istikrar sağlanamayacak. Abbas'ın olağanüstü hal ilan etmesi, hükümeti feshetmesi, seçim hazırlığına girmesi durumu değiştirmez. Artık Filistin'de güç belirleyici olacak. İki iktidar olacak ve kuklaya dönüşen Abbas ve ekibi bütün dış desteğe rağmen gücünü kaybedecek.
7- Ancak hem Lübnan'da hem Filistin'de yeni ve çok ağır çatışmalar başlayacak. Bölge direnecek ABD ve İsrail yeni saldırılar planlayacak. Ve bu çok kısa süre içinde olacak.