Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere Türkiye hükümetinin Gazze savaşına yönelik tavrının ve Erdoğan'la İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasındaki büyük 'yüzleşme'nin ardından, gözlemciler ABD-Türkiye ilişkilerinin fetret dönemi yaşayacağını düşündü. O sıralar bölgede bulunan ABD Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell'ın Ankara'ya gitmeme kararı alması da bu düşünceyi desteklemişti.
Teyit edilen bilgilere göre, görüşme taraflar arasında bir tür uzlaşı sağlanarak ve sıkıntı çıkmasından sakınmak amacıyla ertelenmiş. Medya organları o sıralarda Amerika'nın Erdoğan'ın açıklamalarına yönelik tavrını sorguluyordu. Dolayısıyla görüşmelerin ardından basın toplantısı yapmaları da, yapmamaları da taraflar için sıkıntı oluşturabilirdi. Böylelikle ziyaretin, Mitchell'ın şu anki bölge gezisi çerçevesinde yapılması kararlaştırıldı.
Karşı konulmaz bir kimya var
Mitchell'ın ziyareti Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ınkiyle aynı zamana denk geldi. Özel temsilci, Suriye süreci ve Hamas'a yönelik tutumla ilgili Türk değerlendirmesini, Hamas'ın ne istediği ve iki devletli çözümü kabul edip etmeyeceğine dair Türk yaklaşımını dinlemek istedi. Mitchell, Suriye-İsrail sürecinde Türk arabuluculuğuyla alınan mesafeyi öğrenmekle ilgileniyordu. Suriye'nin, Filistin örgütleri, özellikle de Hamas üzerinde etkili olacak esnekliğinin boyutunu öğrenmek istiyordu.
Clinton'ın ziyaretiyse, Washington'la Ankara arasındaki çekimin kimyasını teyit etti. Zira Türkiye'nin Gazze savaşına tepkisi ABD'yi kızdırmış olabilir. Öncesinde de ABD'nin Ermeni katliamları konusundaki eleştirileri de Ankara'yı kızdırmıştı. İki ülkenin ilişkilerdeki krizleri idare etmesini sağlayan bu kimya varolmasaydı, ilişkilerde fırtınalar eserdi. Ankara yürütme ve yasama erklerini İslamcıların almasıyla birlikte dış politikasına sonsuz bir gerçekçilikle bakıyor. Bu, Washington açısından önemli bir konu. ABD, Türkiye'yle dengeli ilişkilerini koruyarak İslamcılarla ilişkilerinde mutlak düşmanlık hali olmadığına dair bir mesaj gönderiyor.
Böylelikle İranlılara da, İslamcı bir rejime değil, siyasetlerinin yapısına karşı olduğuna dair bir mesaj veriyor. Türkiye ayrıca büyük devlet rolü oynamak için dönüyor. AB'ye katılım çabaları da devam ediyor. İsrail'le ilişkiler durgunluğa rağmen kalıcı. Suriye'yle İbrani devleti arasındaki arabuluculuğu devam ediyor. Ayrıca Irak ve özellikle de Kuzey Irak konusundaki işbirliğinin yanı sıra Afganistan'da NATO kanalıyla oynadığı rol, Türkiye'yi ABD açısından rolü görmezden gelinemeyecek bir aktör haline getiriyor veya ilişkilerdeki krizlere rağmen birlikte çalışır kılıyor.
Irak'tan güçlerini çekmesine destek olması ve Suriye-İsrail sürecine hayat vermeye çalışması için Ankara'ya yönelen Washington, iki temsilcisini de cesur bir girişimle Suriye'ye gönderdi. ABD'nin Türkiye ve Suriye'deki siyasi hareketliliği Ortadoğu'daki kapsamlı çözüm sürecini rayına sokmayı hedefliyor. Gazze'deki yıkıcı savaşın ardından, bölgedeki siyasi tıkanıklığı hafifletmek için bu raylar üzerinde yürümek mümkün olabilir.
Ayrıca ABD, çıkarının bulunduğu bölgelerde değişim gerçekleştirme ciddiyetine kanıt oluşturacak sonuçlara ulaşma eğiliminde. (Ürdün gazetesi Ghad, 9 Mart 2009)
Kaynak: Radikal