ABD Türkiye'nin kendisine muhtaç olduğunu düşünüyor


Soğuk Savaş'tan bu yana Türkiye'yle özel bir ilişki kuran ABD, bu ülkenin kendisine muhtaç olduğunu düşünüyor. Zira Türkiye ne Arap dünyasının, ne de AB'nin gerçek parçası olabildi. Ankara terörle savaşta da çok önemli bir ortak.

Birçok İslam ülkesi Türkiye’nin İslam dünyasındaki gelişmelerde ön planda olmasını istiyor. Türkiye’yse, kendisini İslam dünyasının lehinde olmayabilecek ve hatta tıpkı İsrail’le ilişkilerinde görüldüğü gibi bazen Arap ve İslam çıkarlarına zarar verebilecek bakış açılarına yönelir kılacak özel şartlarla mücadele ediyor.

Fakat aslında Ankara’nın birçok hareketi de engelleniyor. Zira Türkiye Arap dünyasına komşu, ancak aynı dine mensup olmasına rağmen kendisini bu dünyanın parçası olarak görmüyor. Diğer taraftan AB üyesi olma çabalarına rağmen, komşusu olduğu Avrupa onu parçası olarak tanımıyor. Türkiye, Batı’da kapalılığın kuşattığı bir ilişki kurmak için ABD’ye yönelmek dışında bir alan bulamadı. ABD’yle ilişkisiyse, tarafların açıklamamayı tercih ettiği ve özellikle de İsrail’le ilgili hedefler içeriyor.

Türkiye-ABD ilişkilerini ele almaya Soğuk Savaş dönemiyle başlayabiliriz. Kongre bu süreçte Türkiye’ye özel yer ayırmış, Türkiye Truman Doktrini çerçevesinde Amerika’dan mali ve askeri destek alan ülkelerden biri haline gelmişti. Bu desteğe karşılık Türkiye de Soğuk Savaş yıllarında Amerikan politikasına olumlu karşılık verdi. Buna rağmen Yunanistan’ın 1974’te desteklediği darbenin ardından Türkiye’nin Kıbrıs’a girmesiyle Türk-Amerikan ilişkileri gergin bir süreç yaşadı. Başkan Ronald Reagan’sa, ilişkilerin gündemine Ermeni katliamları meselesini soktu. Bu katliamların üzerinden 95 yıl geçmesine rağmen, Kongre Türkiye’yi şu an bile bu konuyla rahatsız ediyor.

Diğer yandan, Soğuk Savaş bitmeden Türkiye kendisi için en iyisinin ABD’yle iyi ilişkileri sürdürmek olduğunu görmüştü. Ankara böylece Irak’la ilgili doğrudan çıkarlarına rağmen Washington’ı bu ülkeyle savaşında destekledi. Türkiye 11 Eylül saldırılarının ardından da Amerikan politikalarını desteklemeyi sürdürdü ve ABD güçlerine Irak ve Afganistan’a geçişi desteği vermek açısından önemli bir üs oluşturdu. Dolayısıyla Ankara terörle savaşa etkin katkı sağladı. Diğer yandan Türkiye, Irak’taki depremin bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına yol açacağına dair uyarıda bulunu-yordu. Türkiye bu bağlamda PKK’yla mücadele için güçlerini Kuzey Irak’a gönderirken, ABD bu icraatı desteklemedi.

ABD Başkanı Barack Obama’nın görevine başlar başlamaz Türkiye’yi ziyaret etmesi de bazılarının ciddi muhalefetine maruz kaldı. Bu kimseler ziyareti Türkiye’yi ödüllendirmek olarak gördü. Obama bu sıcak ziyarete rağmen, Ermeni katliamlarını kast edip geçmişiyle barışmasını isteyerek Türkiye’nin bir hassasiyetine de dokunmuştu. Bununla birlikte ABD’nin Türkiye’yle ilişkilerini, uluslararası ilişkilerde örnek alınması gereken ‘model ortaklık’ olarak nitelemişti.

Bu noktada, Soğuk Savaş sonrası ABD-Türkiye ilişkilerinin içeriği sorgulanıyor. Hiç kuşkusuz iki ülkenin açıklanmamış özel gündemleri var. Fakat ABD şu an bu ilişkileri ele alırken, Türkiye’nin terörle savaşta stratejik ortak olmasına yoğunlaşıyor.

Washington ayrıca Türkiye’deki İncirlik Üssü’nü korumakta kararlı. ABD özetle, Türkiye’nin Araplar veya Avrupa’yla etkileşim kuramaması nedeniyle bu ülkenin kendisine muhtaç olduğunu düşünüyor, Türkiye’ye verdiği desteği Arap ve İslam ülkelerinin çıkarlarıyla çakışan bazı çıkarlar için işleve koyuyor. Bu durum da söz konusu ülkelerin, Türkiye’nin böyle faydasız biçimde kullanılmadığı ve asıl dünyasına ait olduğu bir denklem üzerinde yeniden düşünmesini gerektiriyor. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 11 Mart 2010)
 

Kaynak: Radikal