Başkan Obama geçen yıl ABD ve Türkiye’nin ‘zamanımızın zorluklarının üstesinden gelmek için birlikte çalışması gerektiğini’ söyledi. Bu ay iki müttefik ülke birlikte çalışmanın hiç olmadığı kadar uzağındaydı.
Türkiye’nin İran’la, düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoklarının dışarı nakledilmesini öngören bir anlaşma yapması, Obama yönetiminin BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yönelik yeni bir yaptırım paketi üzerinde uzlaşma sağlama çabalarını tehlikeye sokuyor ve Amerikalı yetkilileri son derece rahatsız ediyor.
ABD’nin Irak ve Afganistan’ı istikrara kavuşturma çabaları açısından hayati önem taşıyan kilit bir Müslüman NATO müttefiki konumundaki Türkiye’nin, yaptırımlarla ilgili olası bir oylamayı engellemeye çalışması veya yaptırımlar aleyhinde oy kullanması halinde ilişkilerde daha da sorunlu bir dönem açılabilir.
ABD yönetiminden kıdemli bir yetkili şunları söylüyor: “Türkiye ile işbirliği yapacağımız önemli meselelerimiz daima olacaktır. Fakat elbette bizim için bu kadar önemli bir konuda yaşanan son gelişmelerin, Amerikalıların, Kongre’nin ve başkanın Türkiye’ye yönelik tutumu üzerinde kaçınılmaz etkileri olacaktır.”
İran anlaşmazlığı, bu yıl başlarında bir Temsilciler Meclisi komitesi 1915’te 1.5 milyon Ermeni’nin Osmanlı Türkleri tarafından öldürülmesini ‘soykırım’ olarak nitelemesiyle ilişkilerde oluşan ciddi çatlağın üzerine geldi. Türkiye karşılık mahiyetinde Washington büyükelçisini geçici olarak geri çağırdı. Diplomatik dalaşı yatıştırmak için Obama 1915’e dair yıllık anma konuşmasında ‘soykırım’ kelimesini kullanmaktan kaçındı.
Bu ayki dalaş ise sadece İran’ın nükleer programının en iyi nasıl ele alınacağına dair ideolojik farklılıkların değil, bölgesel bir güç olarak kendisini göstermeye çalışan Türkiye’nin artan özgüveninin bir sonucu.
Türkiye’deki Zirve Üniversitesi’nin uluslararası ilişkiler profesörlerinden Gökhan Bacık’a göre, Türk liderler “Türk dış politikasının ABD’den bağımsızlığını artırmak istiyor ve bu tür meseleleri daha bağımsız bir dış politika oluşturmak için bir fırsat olarak görüyor.”
Türkiye’nin Brezilya eşliğinde İran’la anlaşmaya varmasından bir gün sonra ABD Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin İran’a yönelik beşinci yaptırım paketi üzerinde anlaştığını açıkladı. Bu hızlı açıklama birçokları tarafından ABD’nin Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olan Türkiye’den duyduğu rahatsızlığın bir işareti ve Türkiye’nin diplomatik çabalarına vurulmuş bir şamar gibi algılandı.
ABD ve Türk yetkililerinin söylediğine göre Çarşamba günü Obama Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir saatten uzun süren bir telefon görüşmesi yaparak, İran’la yapılan anlaşmanın ABD’nin İslam Cumhuriyeti’ni nükleer programı konusunda izole etme çabalarına niye aykırı olduğunu anlattı.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya bakılırsa, Obama Türkiye arabuluculuk çabalarını anlıyordu ve uluslararası toplumun İran’ın uluslararası yükümlülüklerine riayet etmemesinin yanı sıra, nükleer programının bütünü hakkında duyduğu esaslı endişeleri vurguladı. Obama Erdoğan’a ayrıca yaptırımlar yönünde çabanın, Türkiye buna karşı çıksa da devam edeceğini söyledi. ABD’li yetkililer telefon görüşmesini ‘samimi ve açıksözlü’ diye niteledi.
İran’ın 1200 kilo düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu ülke dışına nakletmeyi kabul edilmesi, Türkiye’de Ankara’nın diplomatik gücünün işareti olarak sevinçle karşılandı. Ortadoğu’daki gerilimleri azaltmayı ve İran’la ekonomik-diplomatik ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan Türkiye, anlaşmayı Batı ile daha boyutlu bir çatışmayı önlemenin yolu ve İran’ı müzakere masasına geri getirmek yönünde bir ilk adım olarak da görüyordu.
Bir Türk yetkili, “Washington’dakiler bizim sadece ABD’nin ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki diğer müttefiklerin çabalarına zarar vermek istediğimizi düşünüyor. Bu kesinlikle doğru değil. Biz bu anlaşmanın sorunun kesin ve nihai çözümü olmayacağını biliyoruz. Böyle bir iddiamız yok. Bizim yapmaya çalıştığımız şey, İranlıları cezbedecek ve bir bütün olarak nükleer meseleyi ele almak üzere masaya dönmelerini sağlayacak bir tür zemin yaratmak” ifadelerini kullanıyordu.
Ancak ABD anlaşmanın eksik olduğunu söyledi. Zira İran uranyum zenginleştirmeyi dondurmayı kabul etmemişti ve zenginleştirmeyi daha yüksek düzeye çıkarmaya karar vermesi halinde nükleer silah yapmaya yetecek miktarda düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu elinde tutmaya devam edecekti.
Son olarak Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın misafir öğretim üyesi ve Türkiye uzmanı Henri Barkey’e kulak verelim: “Türkler için bu bir Pirus zaferi olabilir. Üçüncü Dünya’da, ABD’ye kafa tuttukları düşünülüyor ve övgü topluyorlar. Fakat aslında ABD ile ilişkiyi berbat ediyorlar.” (24 Mayıs 2010)
Kaynak: Radikal