ABD Türkiye hatasını düzeltiyor


 
Gül'ün Washington ziyareti, Bush yönetiminin en önemli dış ilişkilerden birinde yol açtığı karışıklığı sessizce temizlemesinin işaretiydi. Irak ve PKK konusundaki yanlışlar ve Ermeni tasarısı sonrası, yönetim en yakın dostun bile cepte sayılamayacağını hatalar yaparak öğrendi

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçen haftaki Washington ziyareti, dost bir ülke başkanının ziyareti için alışılmışın dışında sessiz sedasız geçti. Fakat, Gül'ün Başkan Bush'la öğle yemeği yemek üzere Beyaz Saray'ı ziyareti haber başlıklarını süslemeyi başaramasa da, ABD'nin en önemli dış ilişkilerinden birinde çarpıcı bir dönüşün ve Bush yönetiminin bu ilişkide yol açtığı karışıklığı görev süresi dolmadan sessizce temizlemesinin işareti oldu.
Gelinen noktada Amerikalılar şimdiye dek ülkelerinin George W. Bush'un başkanlığında dünyanın hâkimi olma niteliğini vahim bir biçimde kaybettiğinin acı da olsa farkında. Ama, yönetimin vedası yaklaşırken ufukta eski duruma dönme ihtimali beliriyor ve Türkiye bunun önemli bir parçası.
71 milyon Müslüman nüfusa sahip, sınırları hem AB hem de Irak'a dayanan NATO üyesi Türkiye, birkaç yıl içinde ABD'nin en sağlam müttefiklerinden biriyken, popüler bir Amerikan karşıtlığıyla en öfkeli müttefiklerinden biri haline geldi. Şimdi bazı becerikli diplomatik girişimler, ABD Kongresi'nin gösterdiği beklenmedik sorumluluk ve Bush'un kararı sayesinde ilişkiler 2001'den önceki durumuna hemen hemen dönmüş durumda.

Gül ve Rice başmimarlar
ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi ve şimdilerde Brookings Enstitüsü'nden ilişkilerin seyrini izleyen Mark Parris, "İlişkiler rayına girdi. Eskiden bulunduğumuz yere dönmüş olduğumuzu görmek gibi iyi bir his veriyor. Sonraki yönetimin en azından normal ilişkiler miras alacağı anlamına geliyor" diyor.
Bu hassasiyet, geçen yaz cumhurbaşkanı seçilmeden önce dört yıl boyunca dışişleri bakanlığı yapmış güler yüzlü ve zeki bir politikacı olan Gül tarafından da doğrulandı. Washington Post'u ziyaretinde, "Anlaşmazlıkları geride bıraktık. Aynı değerleri paylaşıyoruz, demokrasi, insan hakları, serbest piyasanın işlemesi." Hatta Gül, ABD'ye onayın geçen yaz tek haneli yüzdelerle ifade edildiği Türk kamuoyunun görüşlerinde değişim yaşandığına dair tahminde de bulundu: "Bu hassas anketler, paylaştığımız değerlere yönelik düşünceleri göstermiyor ve bunlar Amerikalılara yönelik de değil."
Gül ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden inşasının baş mimarları. İktidardaki AKP'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra en güçlü isim olan Gül, 2003 başında Türkiye meclisi Irak'ın işgali için Amerikan ordusuna topraklarını kullanma izni çıkarmadığında bazı üst düzey Amerikalı yetkililerce günah keçisi addedilmişti. Rice o dönemde, eski müttefikinin yasama organının Irak'la ilgili endişelerini küstahça hiçe sayan ve Erdoğan hükümetine genel seçimleri ilk kez kazanmasından sadece haftalar sonra Türk kamuoyundaki yaygın aksi yöndeki görüşe rağmen bu yönde vaatler vermesi için baskı yapan ABD yönetiminin ulusal güvenlik danışmanıydı.
Nihayet Rice 2005'te dışişleri bakanı olduğunda ilk yurtdışı gezisinde Türkiye'ye gitti ve ittifakı yeniden inşa etmenin öncelik taşıyacağını gösterdi.
Gül o dönemi anlatırken buna hazır olduğunu ve Rice'tan en önemli önceliklerinin listesini yapmasını istediğini ve daha sonra kendisinin de böyle bir liste yaptığını söylüyor: "Endişelerimiz aynıydı. Irak, Afganistan, Orta Asya, Kafkasya, Kosova, Balkanlar ve Ortadoğu." Ve genellikle bu konularda aynı sonuçlara ulaşmayı istiyorlardı.


Bu arada Türkiye de değişti
En büyük sorun yaratan nokta yalnızca Irak değil, Irak'ta yeni
üsler oluşturarak avantaj sağlayan ve Türkiye'de faaliyet yürüten Kürt
terörist grup, Kürdistan İşçi Partisi veya PKK'ydı. Erdoğan hükümeti dört yıl boyunca Bağdat'taki en temel askeri güç olarak ABD'den PKK hakkında
bir şey yapmasını istedi. Pentagon defaten bu talebi geri çevirdi.
İlişkiler, geçen sonbaharda PKK saldırılarının onlarca Türk'ün ölümüne neden olmasıyla kriz noktasına yaklaştı. Nihayet 5 Kasım'da Bush, Erdoğan'la Beyaz Saray'da görüştü ve çok geç kalmış bir karar aldı: ABD, Türkiye'yle PKK üsleriyle ilgili taktik istihbaratı paylaşacak ve Irak topraklarında PKK'ya yönelik saldırılara müsaade edecekti. Bu arada bir başka önemli konu ilişkilerde gerilime yol açtı: Temsilciler Meclisi
1. Dünya Savaşı sırasında Ermenilere yönelik katliamı 'soykırım' diye niteleyen bir karar tasarısı çıkardı. Ancak tasarı diğer Demokratların baskısıyla Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi tarafından gönülsüzce geri çekildi.

Tüm bunlar olup biterken Türkiye değişti. Erdoğan'ın İslami kökenli
partisi demokrasiyi ya da sivil hakları ihlal etmeden laik bir yönetimi üstlenebileceğini ispatladı. Partinin seçimlerden ikna edici bir zaferle çıkması sonrası geçen baharda Gül'ün cumhurbaşkanı olarak önerilmesi orduyu neredeyse ayaklandırdı, ama şimdi Gül'ün cumhurbaşkanlığı kabul edilmiş durumda. Beyaz Saray'da Bush, görüşmeyi "İki arkadaş bir odaya girince zaten böyle konuşur" diye niteledi. Belki öyle, ama bu yönetim yakın dostların bile cepte sayılamayacağını hatalar yaparak öğrendi.

 

Kaynak: Radikal