ABD seçim öncesi korkuya teslim

Mali kriz, Yemen'deki Amerikan elçiliğine düzenlenen saldırı ve Ike kasırgasının ertesinde, Amerikalılar neredeyse kendilerine komplo kurulduğuna inanacak. Korku ortamı, 'aşina olunan' eski ABD'ye dair bir vizyon sunan Cumhuriyetçilere yarayabilir

Kara Pazartesi'den önce korku politikasıyla ilgili yazmaya niyetliydim. Ama şimdi buna panik politikasını da ilave etmek zorundayım. ABD seçimlerini yakından izlerken,
beni Ike Kasırgası misali vuran şey, kampanyanın ne kadar savunmacı, gergin ve endişe küpü bir hal aldığı oldu.
Demokrat başkan adayı Barack Obama hâlâ 'umudun cesaretinden' bahsediyor ve bu onun son seçim konuşmaları için olduğu kadar Cumhuriyetçi aday John McCain'in konuşmaları için de geçerli. Cumhuriyetçi başkan yardımcısı adayı Sarah Palin bir yana, bu seçim artık tamamen 'orta sınıfın' (Amerikalıların yüzde 50'den fazlasının kendisini içine koyduğu geniş bir kategori) korkularıyla alakalı. Evlerini, işlerini, sağlık hizmetlerini ve birikimlerini kaybeden 'sıradan insanlarla' ilgili.
Pazartesi günü Lehman Brothers'ın iflası ve Merill Lynch'in satılması, Obama'nın aynı gün 'Büyük Buhran'dan beri en ciddi ekonomik kriz' diye tanımladığı bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu doğrulamış görünüyor. Fed'in eski efsanevi başkanı Alan Greenspan, evet, dedi, kriz onun ömrü boyunca gördüğünün en kötüsüydü, '50 yılda, belki 100 yılda bir' olan türden bir vakaydı.

Para biriktirebilen yok
Amerikalıların zaten korkacak çok fazla şeyi vardı. İşsizlik oranı geçen ay yüzde 6.1'e tırmandı. Konut fiyatları dalışa geçti, petrol fiyatları füze misali fırladı.
İnsanların kendilerine asla teklif edilmemiş olması gereken mortgage taksitlerini ödeyememeleriyle birlikte, satılan evlerin geri alınması rekor seviyelere ulaştı.
Primleri ödemeye gücü yetmeyen milyonlarca insan sağlık sigortası kapsamından çıkarıldı ya da sigortaları zayıflatıldı.
Burası, varlıklarının ötesinde şişme bir borç kalesinde yaşayan bir ülke. Geçen yıl ABD ticaret bakanlığı, vergi sonrası kişisel biriktirme oranlarının 2005 ve 2006'da, -sıkı durun- 1932 ve 1933'ten beri ilk kez eksiye düştüğünü bildirdi. Bu yıl bu verileri, sıfırın biraz üstüne çıkacak şekilde hafiften artırdı. Çin bunu sizin için yaparken, neden biriktiresiniz ki?
Bu tablo tamamen doğru değil, zira çoğu Amerikalı çalışan vergi öncesi gelirlerinin bir kısmını, vergi kanunundaki ilgili paragrafa atıfla herkesin '401 (k)' olarak bildiği emeklilik kâğıdına yatırıyor. Ama piyasaların çöküşünden sonra, bu birikimlerin değeri de düştü, 401(k)'inizin bir kısmı Lehman Brothers'da olmasa da... Bir kafeteryada öğle tatilinde bu makaleyi yazarken, 401(k) kelimesinin konuşmalar boyunca titreyerek geçtiğini duydum.
Daha çok kayıp. Daha çok endişe.
İnsanlar Çin gibi ülkelerin ABD'ye kıyasla yükseldiğini hissederken, bütün bunlar geçen hafta tarif ettiğim daha geniş bağlamda yerini buluyor. Yemen'deki Amerikan elçiliğine terörist saldırıya değinmiyorum bile. Ve körfez kıyısında yaşıyorsanız, Gustav, Hanna, Ike ve Josephine tropikal fırtınalarına da. 24 saat kablo yayında haberleri izleyerek, doğanın bile ABD'ye karşı komplo kurduğu hissiyatına kapılabilirsiniz.
Bugünün Amerikalılarının çok fazla korkacak şeyi var. Ama korku da işe yaramıyor. Piyasalarda güven her şeydir. Lehman Titanic'inin bu hafta batışından önce, anket sonuçlarında katılımcıların üçte ikisi ülkenin resesyon ya da bir depresyon içinde olduğunu söyledi -ve bu meseleler 2009'da düzelmeyecek. Tanrı bilir şimdi ne söyleyecekler.
ABD ekonomisinin temelindeki 'prensiplerin' birkaç yılda bütün şovu -evler, işler, sağlık hizmeti, 401(k)'lar ve hepsini- yeniden sahneye koyabilecek denli güçlü olup olmadığını yargılamaya ehil değilim. Buna 2010'da yeniden bakalım. Bu arada seçim gününe 1200 saatten az zaman kaldı.

McCain'in Bush'tan farkı yok
Ekonomi korkularını bir yana bırakırsak, cevaplanması gereken soru korku siyasetinin seçimde nasıl rol oynayacağı. İnsanlar akıllarıyla oy verirse, 'önemli olan ekonomidir, aptal' sloganı Obama'nın zaferine yardım etmeli. ABD'nin kıyılarının ötesindeki tüm harici nedenlere rağmen, George W. Bush'un pimini çeken, bu finansal kasırgaydı ve bunlar en azından kısmen yönetiminin yaptıklarından (sözgelimi aşırı harcamaları) ya da ihmalkârlığından (finans sektöründeki denetimsizlik) kaynaklandı.
McCain'in ekonomi politikaları ne bunlardan çok farklı, ne de kendisi politikalarını sunarken ikna edici. Kara Pazartesi'ye verdiği ilk tepkide epey bocaladı.
Burada daha geniş bir şablon söz konusu olabilir. Amerikalı köşe yazarı Michael Kingsley Slate.com'da, 1959'dan beri Cumhuriyetçi ve Demokrat yönetimlerdeki kişi başına milli gelir, enflasyon, işsizlik, federal vergiler, harcama ve bütçe açığı gibi birkaç ekonomik göstergeyi karşılaştıran, her zamanki usta işi makalelerinden birini yazdı.

Demokratlar ekonomide daha iyi
Demokratlar düşük vergiler hariç her konuda iyi iş çıkarıyor. Her şeyden önce tarihsel kanıt, Cumhuriyetçi yönetimlerin daha fazla harcadığını ve bütçe açığını artırdığını ortaya koyuyor. Bunu gösteren yalnızca Kingsley'in verileri değil. Geçmişte ABD'nin en meşhur libertaryen ekonomistlerinden birinin sessizce 'küçük bir hükümete gerçekten inanıyorsanız Demokratlara oy vermelisiniz' gözlemini yaptığını işitmiştim.
Ekonomistler şüphesiz bu verilerin her birini uzun uzun tartışıyor. Ekonominin bu seçimdeki en önemli mesele olduğunu düşünüyorsanız -ki anketlere katılanların dörtte birinden azı Irak derken, üçte ikisi ekonomi dedi- ve rasyonel bir bahisçiyseniz, akılcı seçiminizi Demokratlara Bush yönetiminden daha iyi iş çıkarmaları için şans vermek üzere kullanın.

Korku umudun yerini aldı
Eğer insanlar akıllarıyla oy verirlerse, böyle olur. Ama insanlar genellikle vücutlarının başka taraflarıyla (kalp, mide-organınızı seçin) oy kullanıyor. Ve Obama'ya karşı derin bir korku politikası söz konusu. Bu gerçekler ve politikalarla alakalı değil, ama (kadın ve erkeklerin sadece yarısının kabul ettiği ve nadiren itiraf ettiği) algılar, karakterler, hikâyeler, rüyalarla ilgili. Evet yarış da var. CBS-New York Times'ın temmuzdaki anketine göre, beyaz seçmenlerin sadece yüzde 5'i siyah bir adaya oy vermeyeceklerini kabul etti, yüzde 25'i de Amerika'nın siyah bir başkan seçmeye hazır olmadığını söyledi. Ancak bu ayrıca onun ötekiliğini, yeniliğini ve güçlüğünü de ortaya koyuyor.
Obama, gerçek bir dünyanın, olabilecek dünya hayalini sunan çocuğu. (Bu yüzden dünyanın çoğu ondan etkileniyor ve kaybederse hayal kırıklığına uğrayacak.)

Vietnam kahramanı McCain, hokey annesi Palin, ABD'nin bir zamanlara nasıl olduğuna yönelik bir hayal sunuyor. Ürkek, savunmadaki ve dünyanın gidişatından memnun olmayan seçmenler, rasyonel olmasa da bu aşina Amerika vizyonu önünde diz çökebilir. Obama'nın kampanya çıkartması "Umudunuz var mı?" diye meydan okuyor. Şu an Amerika'nın korkusu var. Ve korkunun cesareti, umudun cesaretini yenebilir.

 

Kaynak: Radikal