Bush'un Hindistan'la yapmayı planladığı nükleer anlaşma küresel güvenliğin altını oyuyor. Anlaşma Bush'un savunduğu gibi nükleer silahların yayılmasını önlemeye katkıda bulunmak bir yana, İran, Pakistan ve Kuzey Kore gibi ülkelerin nükleer silah elde etme isteğini güçlendirecek
Hindistan'ın Kongre Partisi liderliği ve Bush yönetimi dün, ABD Senatosu'nun sadece gelecek yıl için yeni Hindistan reaktörlerine ve nükleer tesislerine 14 milyar dolarlık yatırıma yeşil ışık yakan bir nükleer işbirliği anlaşmasını nihayet onaylamasının ardından kutlama yapmakla meşguldü. Anlaşma ayrıca daha geniş bir stratejik öneme de sahip, zira Çin nüfuzunun arttığı bir dönemde ABD-Hindistan ilişkilerini pekiştiriyor.
Başkan George W. Bush müzakere süreci üç yıl alan anlaşmanın 'nükleer silahların yayılmasının önlenmesi yönündeki küresel çabalarımızı kuvvetlendireceğini, çevremizi koruyacağını, istihdam yaratacağını ve Hindistan'ın artan enerji ihtiyacının karşılanmasına destek olacağını' söyledi. Bush'un anlaşmayı bir miras meselesi gibi görmesinden hoşlanan Hindistan Başbakanı Manmohan Singh'in sözcüsü de anlaşmayı 'tarihi ve benzersiz' diye niteledi.
Sivil-askeri enerji ayrımı belirsiz
Bağımsız uzmanlarsa o kadar coşkulu değil. Silah Kontrolü Birliği Başkanı Daryl Kimball şunları söylüyor:
"Anlaşma, silahların yayılmamaması açısından bir felaket. Taraf olanların açıklamalarının aksine, bu anlaşma Hindistan'ı 'silahların yayılmaması akımının' içine sokmuyor ve Hindistan'ın sözde ayırma planı güvenilir değil."
Kimball, burada Hindistan'ın sınırsız nükleer yakıt ve sivil nükleer faaliyetler için teknoloji karşılığında, sivil ve askeri nükleer faaliyetlerini ayırması vaadinden bahsediyor. Hindistan, anlaşmanın ülkeyi hali hazırda tartışma konusu olan saygın, ana akım nükleer bir güce dönüştüreceğini savunuyor. Eleştirmenler Delhi'nin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı (NPT) ve kapsamlı bir nükleer deneme yasağı getiren anlaşmayı imzalamayı reddetmeyi sürdürmesinin ve daha fazla bomba deneyip denemeyeceği konusundaki belirsizliğin kabul edilemez olduğunu belirtiyor. Daha vahim olarak, ABD'nin, Hindistan'ın temel nükleer silah anlaşmalarına uymayışını kabul etmesinin küresel güvenliğin altını oyduğunu ifade ediyorlar.
Pakistan'ın (Hindistan'ın 1998'de izinsiz testler yapması ve NPT'yi imzalamamasına yönelik) tepkisi öğreticiydi. Başbakan Yusuf Rıza Gilani dün Pakistan'ın da nükleer tedariğe benzer şekilde erişim talep edeceğini belirtti ve "Bunu bize sağlamak zorunda kalacaklar" dedi.
Bush, teröristlerin yanı sıra Kuzey Kore, İran ve Suriye gibi 'endişe veren devletlerin' nükleer silah kapasitesi elde edecekleri ya da sahip oldukları kapasiteyi geliştirecekleri yönündeki kaygılara yanıt verdiğini söyleyerek, son aylarda yönetiminin silahların yayılmasına karşı çabalarının borusunu çalıyor. Ama ilerleme şimdiye kadar sınırlı oldu.
Hindistan anlaşmasının Tahran'ı, Batı'nın benzer bir şekilde barışçıl nükleer enerji üretimi amaçlı olduğunu savunduğu nükleer programını cezalandırarak çifte standart uyguladığı yönündeki iddialarında cesaretlendireceği muhakkak.
Bununla birlikte, önde gelen uzmanlardan Nükleer Silahların Kontrolü üzerine Wisconsin Projesi'nden Gary Milhollin bu hafta, İran'ın üç BM yaptırım kararına rağmen, gelecek ABD başkanı ocak ayında yemin edinceye dek 'gerçek nükleer silahlar statüsüne' erişeceği uyarısı yaptı.
Milhollin, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun son raporuna atıfla şunları söyledi: "Bu İran'ın, bu yönde karar vermesinden sonra birkaç ay içinde bir bomba için gerekli uranyumu üretebileceği anlamına geliyor."
Kuzey Kore'ye zorbalık ediliyor
Kuzey Kore'yi bomba yasağına ikna yönündeki uluslararası çabalar da, New York Times başyazısına göre, ABD'nin 'ancak savaşta yenilmiş bir devletin' kabul edeceği türden müdahaleci bir teftiş sisteminde ısrar etmesi üzerine duvara tosladı.
Kuzey Kore'nin Yangbyon'daki reaktörünü yeniden çalıştırma tehdidi üzerine, ABD temsilcisi Chris Hill çöküşü engellemek üzere dün Pyongyang'taydı. Dışişleri Bakanlığı önerilen teftiş sisteminin özellikle ağır olmadığında ısrar ederken, Washington'daki düşünce, Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin 'kötü' bir anlaşmayı kabulden ziyade müzakerelerin çökmesini tercih edeceği yönünde.
Diğer açılardan bakıldığında, Bush'un yayılma konusundaki mirasının etkileyici olmadığı, hatta korkutucu olduğu görülüyor. ABD'nin 45 ülkeden oluşan Nükleer Tedarikçiler Grubu'na Hindistan anlaşmasına olanak tanınması için kuralları esnetme yönündeki baskısının neredeyse zorbalığa vardığı ve yayılmayı kontrol eden kuruluşu bölüp zayıflattığı belirtiliyor. Bush bu arada Rusya'yla bir nükleer işbirliği anlaşmasını Moskova'nın ağustosta Gürcistan'a saldırısına tepki olarak iptal etti.
Tel Aviv ve Delhi niye ayrıcalıklı?
ABD Başkanı, Suriye'nin İsrail'in sözde nükleer tesisini bombalamasının ardından taşıdığı niyetlere dair giderilmemiş endişeler arasında görevi bırakacak. Libya'nın nükleer amaçlarından vazgeçmesine karşın, nükleer programların henüz türeyebildiği Arap dünyası çapında İran temelli gerginlik artıyor. Hepsinden önemlisi, İsrail'in nükleer cephaneliği hâlâ denetlenmemiş ve açıklanmamış durumda.
Hindistan gibi İsrail de kendisini kurallardan muaf olmaya layık görüyor. Şimdi sorulması gereken soru şu: Kurallar daha ne kadar dayanabilir?
Kaynak: Radikal