19 Aralık 2011’de Mısır güvenlik kuvvetleri, yerel ve uluslararası 17 Sivil Toplum Örgütü ofisine baskın yaptı, bilgisayar ve belgelerine el koydu. Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın yanı sıra Amerikalı STÖ’ler arasında Ulusal Demokrasi Enstitüsü (NDI), Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü (IRI) ve Özgürlük Evi de vardı.
Mısır yargı kurumları davayı inceledi ve 19 ABD vatandaşı ve diğer yabancılar da dahil olmak üzere 44 kişinin yargılanmasına karar verdi. Şubat başındaki bu olaylar, Amerika’nın Mısır’daki STÖ’leri kanunsuz şekilde finanse ettiğine dair Mısır ve ABD arasında krize yol açtı. ABD Mısır’ı bağların kopacağı konusunda uyardı ve Mısır’a yaptığı 3,1 milyar dolarlık askeri yardımı kesmeyle tehdit etti.
Şaşırtıcı bir şekilde, ABD’nin tepkisi görülmedik derecede şiddetli oldu. Aslında, 7 Şubat’ta 3 senatör, yabancı örgütlerin yetkililerine dava açılması halinde iki ülke arasındaki bağlarda felaket derecede bir kopma olacağı uyarısında bulundu.
Cumhuriyetçi John McCain, Kelly Ayotte ve bağımsız Joe Lieberman olmak üzere 3 senatör tarafından yayımlanan açıklamaya göre “Mısır hükümetiyle mevcut kriz, bizim uzun süreli ortaklığımızı tehlikeye sokacak seviyeye yükseldi.” 3 senatör, Kahire’den ABD STÖ çalışanlarına karşı davayı durdurmasını, bunlara ait olan eşyanın iadesini ve bunların ülkeden ayrılmalarına müsaade edilmesini istedi. Bunlar, Kahire’deki hükümette Amerika Birleşik Devletleri’ne muhalif olanları, gerginliği tırmandırmak ve dar bir siyasi gündem üzerinde ilerlemek için kamuoyunu tahrik etmekle suçladılar. Senatör McCain, yeterince şaşırtıcı şekilde, "Mısır bu meselede kararları kendi kendine veremez” dedi. Diğer bir deyişle, Senatör Mısır yönetiminin ABD hukukunun kanunsuz saydığı bir davayla alakalı mahkeme kararları için kendisine başvurulmasını istiyor.
Gözlemciler, Mısır Başbakanı Dr. Kemal Ganzuri’nin, ABD’nin askeri yardımları kesme tehdidine rağmen ülkesinin, STÖ’lerin finansmanı hususundaki pozisyonunu değiştirmeyeceğini söylediği göz önüne alındığında Mısır’ın tavrının oldukça meydan okuyucu olduğu değerlendirmesinde bulundular. Ganzuri, 8 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında da buna, bunun adli bir mesele olduğunu, ABD tarafından kaynak aktarılan STÖ’lerle diğerlerinin, gerekli kayıtları yapmamak ve kanunsuz olarak yabancı ülkeden para almak da dahil, Mısır kanunlarını ihlal etmelerinin soruşturulduğunu ilave etti. O ayrıca, "Mısır STÖ’lerle ilgili davada kanunları uygulayacak, yardımlar ve diğer sebeplerle bu konuda geri adım atmayacaktır” dedi.
Wikileaks’ten bir dizi telgraf mesajı elde edildi. Şubat 2006 tarih ve 66342 nolu belgede, ABD’nin Mısır’da demokrasi çağrısı yapan örgüt ve gençlik hareketlerine 600 milyon Amerikan doları ödediği ifade ediliyor.
Sızan bir diğer telgrafın numarası 0076523'dır. Kahire'deki ABD Büyükelçiliği tarafından yayımlanan Aralık 2010 tarihli belge, Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID), Mısır'da demokrasinin yayılmasını amaçlayan programlar ve insan hakları kuruluşları, STÖ'ler ve gençlik hareketlerine kaynak sağlanmasıyla iyi yönetim temini için 2008'de 5,66 milyon ABD doları ve 2009'da 75 milyon ABD doları tahsis ettiğini bildiriyor.
Kahire'deki ABD Büyükelçiliği tarafından yayımlanan Ocak 2006 tarihli, 0067832 nolu telgraf da "ABD hükümet programları, demokratik kurumlar tesis edilmesi ve Mısır'da değişim meydana getirilmesi için fertlerin seslerinin yükseltilmesine yardım eder" diyor.
2008 tarihli, 0087432 nolu telgraf da demokrasinin yayılması için bölgede çalışan ABD ve Mısır STÖ'leri tarafından yapılan programlara ABD fonları tahsis edildiğini bildiriyor.
28 Şubat 2008 tarihli telgrafa göre Mısır Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Faiza Ebulnaga, elçiliğe "Mısır hükümeti tarafından akredite olmadıkları için" USAID'ın 10 örgütü finanse etmeye bir son vermesini isteyen bir mektup gönderdi.
Kahire'deki ABD Büyükelçiliği'nden ABD yönetimine gönderilen telgraf olan 002473 numaralı belge, Mısır'da devrim planlamayla alakalı birtakım genç adamların, Mısır'da demokratik değişim mekanizmaları ve siyasi eylemin ana hatları hakkında Doğu Müzesi'nde bir çalışmaya katılmak üzere İstanbul'a seyahat ettiklerine işaret ediyor.
Kahire'deki ABD Büyükelçisi Anne Patterson tarafından ABD Kongresi üyesi John Kerry'ye gönderilen bir telgraf, her şeyin iyi gittiğini bildiriyor.
ABD ve Mısır arasındaki ihtilaf derinleşiyor ve muhtemelen gelecekte daha da tırmanacak. ABD, hem Mısır askeri yöneticileri hem Ganzuri hükümetine yönelik eleştirilerini arttırıyor. Ayrıca, ABD'nin Mısır'da göstericilere karşı şiddet uygulanmasıyla mücadele eden insan hakları örgütleri var. ABD yönetimi, Başkan Mübarek'te olduğu gibi mevcut hükümetin de üstesinden gelebilir. Böylece en büyük ve en güçlü Arap ülkesi, istikrar ve sükunet olmaksızın kaos içinde kalır. Siyonist varlık ve ABD'nin tam olarak istediği de budur. Mısır'daki bazı kesimler de yabancı bir gündeme hizmet ettiklerinin farkında olmaları gerekmeksizin bu duruma katkı yapıyor. Aslında Halk Meclisi'nin her toplanışında, bir yanda Müslüman Kardeşler ve Selefiler diğer yanda da İslami, liberal ve demokratik hareketler olmak üzere içerideki durumun ne denli bölünmüş olduğu görünür hale geliyor. İslami bir hükümetin mevcudiyeti, sonsuz tartışmaların mevcudiyeti anlamına geliyor. Dahası, Libya, Suriye ve Irak'ta da meydana geldiği gibi muhalefetin kendi arasındaki bölünme, sükunete zemin hazırlamıyor.
ABD-Mısır krizi daha da tırmanma tehlikesi gösterirken ABD'nin bölge politikasındaki ajanı olarak faaliyet gösteren Siyonist varlık da muhtemelen buna müdahil olacak. Bu yüzden Mısır, kendisini dış yardımlardan mahrum bırakacak bir Amerikan/Batı kampanyasına maruz kalabilir. Ayrıca IMF ve Dünya Bankası Mısır'a kredi vermeyi durdurabilir, turistler de "yola gelmedikçe" [ABD'yle yeniden iyi ilişkiler kurmadıkça] Mısır'a gitmemeleri için uyarılabilir.
Petrol zenginliği, stratejik konumu ve içindeki Siyonist varlığın konumu dolayısıyla, özellikle Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere, gözler Arap dünyasının üzerinde olmaya devam edecek. Benim görüşüme göre, Arapların kenetlenme ve iş birliği yapmaları hiç şimdiki kadar gerekli olmamıştı. Arapların arkalarında neler çevrildiğinin farkında olmaları gerekiyor. Olaylar, sonunda hep ünlü atasözünün doğruluğunu ispatlıyor: "Köpek besleme, kendin havla!" [Eğer bir şeyin düzgün bir şekilde yapılmasını istiyorsan onu kendin yap.]
Kaynak: El Monitor (Orjinali:El Haliç)
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas