ABD, Filistin'in iç huzurunun, Filistin-İsrail barışı için vazgeçilemez bir önkoşul olduğu gerçeğini dikkate almıyor. Bush yönetimi Ortadoğu sorununu çözme iddiasında samimiyse, Hamas ve Fetih'in birlik hükümetine en azından bir şans verip ambargoyu da derhal kaldırmalı.Arap ve Filistinliler arasında bir uzlaşma geliştirmekte başarılı olan Suudi Arabistanlı müttefiklerinin sağladığı siyasi ilerlemenin üzerinde yükselen bir canlanma yaratmak yerine, ABD diplomasisi kendi girişimleriyle pazartesi günkü Filistin-İsrail zirvesini ümit vaat eden bir buluşma olmaktan çıkarıp kaçan bir fırsata çevirdi. Filistin-İsrail çıkmazında ilerleme kaydetmek için ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert'le üçlü zirvesi, üzerinde uzlaşılmış bir gündem veya görünüşü kurtarmak amacıyla isteksizce toplanıldığı yönündeki algıları değiştirmek için bir son dakika girişimi yapılmadan başladı. Faydasız sağırlar diyaloğu şeklindeki 'gayri resmi' görüşmelerin ardından da, içi boş kalan bir zirve olarak sona erdi. Zirvede somut hiçbir şey yok Riyad, Amman ve Kahire gibi ABD'nin önemli dostlarını rahatsız eden, birleşik bir Arap-Filistin cephesinin kurulmasıyla Mekke Anlaşması'nın imzalanması yönünde ağırlını koyan Suriye gibi etkin aktörleri daha da kışkırtan bu durum, ABD'nin Araplarla tarih boyu sınavdan geçmiş stratejik ittifaklarına zarar vermeyebilir. Fakat kesinlikle bölgedeki barış çabalarını süresiz erteleyecektir. Toplantıdan sonra Rice'ın açıkladığı beş maddelik anlaşmada yeni hiçbir şey yoktu. ABD Başkanı Bush'un iki devlet görüşüne bağlılık; ateşkesin sürekliliği; Ortadoğu Dörtlüsü'nün 'Yol Haritası'nı uygulamak için birlikte çalışma; Filistin Yönetimi'nin, Dörtlü'nün benimsediği şiddetten vazgeçme, İsrail'i tanıma ve onunla daha önce imzaladığı anlaşmaları yerine getirme şartlarına uyması; yeniden görüşme konusunda anlaşma... Bu maddelerin hepsi, ABD'yle İsrail'in geçen altı sene içindeki faydasız 'gayri resmi diyalogların' yerine işler mekanizmalar ve zorlayıcı zaman çizelgelerine sahip 'resmi müzakereleri' takip etmemekteki kararlılığı karşısında demode, gelecek vaat etmeyen bir hal aldı. Zirvenin sonucu ucu açık anlamsız vaatlerle özetlenebilir; resmi bir açıklama metninin yokluğunda sona eren toplantının ardından tek başına açıklama yapan Rice, "Filistin lideri ve İsrail başbakanı yakın zamanda yeniden buluşmak için anlaştı" dedikten sonra kendisinin de 'yakında geri geleceğini' ekleyip, "İki devletli çözüme taahhüdümüzü ortaya koyduk" şeklindeki klasik klişeyi yineledi. Rice, İsrail'in kuruluşuna dair trajik ama başarılı deneyimden alınan derslerle, aynı trajedilerin bir daha yaşanmaması için 'Filistin devletinin şiddet ve terörle kurulamayacağından' bahsetti. Filistinlilerin 'beklentilerini azaltmak' yönündeki açık İsrail politikasıyla işbirliği içindeki Rice, İsrail'e indiği andan itibaren zirve hakkında bir dizi şüpheci ve cesaret kırıcı açıklama yaptı. Washington'ın aleyhinde 'güçlü çekinceler' taşıdığı yeni Filistin hükümetinin 'belirsizliğinin', ABD'nin barış çabalarını 'zorlaştırdığını' söyleyerek, Filistinlilerle İsraillilerin beklentilerinin çarpıştığı bir ortam yarattı. Filistinliler toplantının nihai statüye dair konuları kapsamasını ve başmüzakereci Saib Erekat'ın deyişiyle 'sözden fiiliyata geçecek bir mekanizmayı' umarken, Olmert'e göre İsrailliler bu noktalarda, özellikle de Kudüs, mülteciler ve 1967 sınırlarına dönülmesi konularında müzakereleri reddetti. Filistinli liderler Batı Şeria ve Gazze'nin yüzde 42'si üzerinde yükselen, sınırları belirsiz geçici bir devletle yetinecekleri geçiş dönemi planını onaylamazsa, İsrail'in zirvede her gelişmeyi engellemek için tüm gerekçeleri bulunuyordu. Bu plan İsrail'in daha fazla oldubitti yaratmasına imkân tanıyacağı ve geçici veya kalıcı olsun, Filistin devletini imkânsız kılacağı gerekçesiyle Filistinlilerce kesin bir uzlaşmayla reddedildi. İsrail ve Amerika, Yaser Arafat karşısında bir alternatif olarak Mahmud Abbas'a önce destek verdi. Fakat yönetime gelince ortaklığı Hamas'ın üstüne gidip gitmemesiyle değerlendirdiler. Abbas ise bunun iç savaşa giden yol olduğunu söyleyip, İslamcı hareketle diyalogda ısrar edince, 'terörle diyaloğa' girmekle suçlandı. Hamas'ı demokratik süreç içinde Oslo Anlaşması'yla kurulan siyasi kurumlara katılmaya ikna etmekte başarılı olunca da, İsrail ve ABD bu kez yönetimin temsil yetkisini ve yönetme yetisini sekteye uğratıyor diye Abbas'ın ehliyetine karşı çıktı. Mekke Anlaşması'ndan sonra İsrail ve ABD Hamas'la kurduğu ortaklık yüzünden Abbas'ın barış ortaklığının geçerliliğini yitirdiğini öne sürüp, tekrar meşruiyet kazanması için Ortadoğu Dörtlüsü'nden üç önşartında ısrar etmesini istedi. Rice'ı da bu mesajı vermesi için bölgeye gönderdi. Buna karşılık Rice'ın gelişinden saatler önce Olmert'in belirttiğine göre, yeni Filistin hükümetiyle varılacak herhangi bir anlaşmayı onaylamayacağını söyleyen Bush, bakanının ziyaretini torpilledi. Ayrıca Abbas'a söz verilen 86 milyon dolarlık yardımı bloke eden Kongrede Rice'ın başarısını baştan baltaladı. Böylelikle Rice eli boş biçimde, bağlayıcılığı olmayan ve yeni bir açılım sunmayan vaatlerle geldi. Pratikte herhangi bir girişimden mahrum konumdaydı. Hamas'a çifte standart var İsrail ve Amerikalıların Filistin halkına yönelik ambargoyu sıklaştırma tehditlerinin arttığı bir sırada Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve ondan türeyen Filistin Yönetimi, gözlemciler ve Filistinli ve Arap yetkililer, ABD'nin politikasının kasıtlı biçimde Abbas-Olmert zirvesini ve yeni birlik hükümetini boşa çıkarmak, Mekke Anlaşması'yla ambargoyu kaldırmayı reddederek yeni Filistin liderliğini İsrail'in ön koşullaruna teslim olmaya zorlamak şeklinde yorumlanabileceğinde neredeyse hemfikir. Mekke Anlaşması'nı uygulanamaz diye reddeden ABD'nin, uluslararası bir konferans çerçevesinde ikili veya daha çok taraflı müzakerelerden kaçınmak için kaçamak bir diplomasi yürüttüğü yorumları yapılıyor. Bu durumda İsrail Filistin'in kuşatılmasından daha da kârlı çıkıyor, ABD yönetimi de siyaseten isktikrarlı bir ortam yerine böylesi istikrarsız bir ortamda daha fazla hareket imkânı olduğunu düşünüyor. İsrail ve ABD'nin yaklaşımı, FKÖ'nün 'terörist' yakıştırması yapılan Hamas'la ortaklığına karşı ve İslamcı harekete 'meşruiyet' sağlamamak için Filistin'deki partiler arasına nifak tohumları ekmekte ısrarcı. Hamas'a meşruiyet vermenin nesi yanlış? Bir zamanlar 'terörist' diye tanımlanan FKÖ'ye verilen meşruiyet ulusal amaçları için siyasi mücadele yürütmesi yönünde bir güvence değil miydi? Eski FKÖ İdari Komitesi üyesi Yaser Abed Rabbo, "İsrail'in yerle bir ettiği eski anlaşmaları korumak için Abbas'ın iç savaşa yol açacak adımlar atmasını istiyorlar" diyor. 'ABD demokrasiyi zayıflattı' ABD-İsrail diplomasisi ayrıca küresel uzlaşmanın aksi yönünde seyrediyor. Ortadoğu Dörtlüsü üyesi Rusya yeni Filistin hükümetiyle temas kurulması ve tanınması gerektiğini söylüyor. Diğer iki üye AB ve BM, temkinli olsalar da Fransa, Almanya, Danimarka, Norveç ve İsveç de birlik anlaşmasını memnuniyetle karşıladı. İsrail'i saymazsak ABD yalnız. Ömer Karmi Daily Star gazetesinde şöyle yazıyor: 'ABD bölgede demokrasiyi güçlendirmek yerine zayıflattı. Filistinliler ve İsrailliler arasındaki barış sürecini güçlendireceği yerde, bırakın bir anlaşmayı, müzakereyi imkânsızlaştırdı.' Ulusal çıkarları doğrultusunda ABD'nin sadece Irak ve Lübnan'da değil Filistin'de de yol açtığı karışıklığın bir bölümünü ustaca kontrol altına almak için Riyad öne çıkınca bile, Washington hâlâ minnet bilmez şekilde imajını düzeltmek ve en önemli bölgesel müttefiklerinden birine kendi hatalarının Ortadoğu'daki geri tepmelerinden kaçınmak konusunda yardım etmek için gelen bu fırsatı da kaçırmakta kararlı görünüyor.Mekke Anlaşması Filistinliler arasındaki çatışmaları siyasetle önledi. Filistinlilerin iç huzuru, hâlâ belirlenmemiş İsrail sınırlarında sükûnetin hüküm sürmesi için önkoşuldur. Yürütülebilir bir barış sürecini de ancak Filistin birlik hükümeti sağlar. Oslo Anlaşması'nın maddeleri Filistin yönetimi bölünmüşken uygulanamaz. ABD ve İsrail siyasi ehliyetini kanıtlaması için birlik hükümetine bir şans vermeli ve Abbas'ın tavsiyesine aykırı davranarak boykot yanlışını tekrarlamamalı. Savlarının doğruluğu kanıtlanana kadar kendi yaptırımlarına devam ederken, geçici bir deneme süresince en azından Ortadoğu Dörtlüsü'nün ambargosunu kaldırmasına ve Arap ve İslam dünyasının söz verdiği mali yardımı ambargonun yol açtığı yoksulluk ve mahrumiyeti azaltmak için birleşik Filistin Yönetimi'ne akıtılmasına yeşil ışık yakmalılar. (Ortadoğu merkezli internet haber sitesi, 21 Şubat 2007)