Soru basit: İran nasıl olur da, dünyanın karşı çıkmasına ve ağır yaptırımlara rağmen barışçıl uranyum zenginleştirme projesinden vazgeçmez? İran neyine güvenerek büyük güçleri karşısına alabiliyor? Bu durumun güçlü bir ordu veya ekonomiden kaynaklanmadığı açık, zira İran bu alanlarda büyük güçlerin eline su bile dökemez. Yanıtı, ABD’nin ve yandaşlarının sorunları çözmekte söylendiği kadar güçlü bir rolünün olmamasında aramak gerekir.
Öncelikle, son ekonomik krizden sonra ABD eski belirleyici ve hükmedici gücünü önemli ölçüde kaybetti. İkincisi, dünyanın dört bir yanındaki üsleri nedeniyle en çok askeri gideri olan ülke konumundaki ABD’nin ekonomisi, Afganistan ve Irak işgaliyle beraber artan askeri harcamalar yüzünden de ciddi biçimde sarsıldı.
ABD’nin küresel etkisini zayıflatan bir diğer nedense, yıldızı parlayan ve piyasaları ele geçirerek zengin bir ülke haline gelen Çin. Bu ülke milli gelir açısından dünya sıralamasında en sonlarda görünebilir ama 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ekonomisinde meydana gelen eksen kaymasının sonucunda Asya merkezci bir piyasayla karşı karşıyayız. Batı ülkeleri, Asyalılara ve özellikle de Çin’e istediklerini yaptırabilecek bir konumda değil.
ABD, BM Güvenlik Konseyi adına İran’a karşı aldığı yaptırm kararının etkili olmayacağının farkında. Bu yaptırımlar aslında sadece ABD’nin ne kadar çaresiz kaldığının göstergesi. Gerçek şu ki, ABD’nin İran’a karşı fazla seçeneği yok, zaten tüm kozlarını kullandı. Dolayısıyla ABD’nin inat politikasını bırakarak diplomasi adı altında aslında İran’ın nükleer enerji faaliyetlerine yeşil ışık yakması çok uzak bir ihtimal değil. Zira Washington’ın başı Irak ve Afganistan’da yeterince derde girdi. İran’a savaş açması söz konusu bile olamaz.
ABD Başkanı Barack Obama yol yakınken dönmeli ve selefinden miras kalan saldırgan politikaları bırakmalı. İran için öncelikli mesele kendini koruyabilmektir. Bu koşullarda değişmesi gereken noktaysa, İran’ı savunma durumuna geçmeyi sürükleyen ABD’nin düşman politikaları. Obama dünya barışı adına saldırgan politikasını terk etmeli ve İran’ın kaygılarını ciddiye almalı. (İran gazetesi Haber, 6 Haziran 2010)
Kaynak: Radikal