ABD ile gerçekten öpüşüp barıştık mı?

 

Amerika'yla ilişkilerimiz, "tezkere" olayı sonrasında girdiği inişten sonra, şimdi tekrar çıkışa mı geçiyor? Dış basında, özellikle de Türk-AB ilişkilerindeki belirsizliğin arttığı bir sırada, Ankara-Washington hattının yeniden canlanmakta olduğuna inananların sayısı hiç de az değil.
Bazıları, Amerika'nın Kuzey Irak operasyonuna sağladığı yardım sayesinde iki ülkenin "öpüşüp barıştıklarını" dahi söylüyor. Her iki ülke yönetiminin bu algılamanın yayılmasını isteyecekleri kesin.
İki ülkenin siyasi ve askeri karar vericileri, ilişkiler ne kadar kötü giderse gitsin, Türkiye ile ABD'nin birbirlerine ne kadar bağımlı olduklarını bu süre zarfında daha iyi gördüler.Zaten bir ilişkiyi "stratejik" kılan şey sadece o ilişkinin mükemmel bir uyum içinde yürümesi değildir.
İlişki gelinen en kötü noktada dahi kopmuyorsa bunun mutlaka "stratejik" bir nedeni var demektir. Bunu soğumuş olan fakat ya çocuklar için ya da başka bir ortak çıkar uğruna boşanmayla sonlandırılmayan bir evliliğe benzetmek mümkün.

ABD kendi çıkarını kolluyor
Ancak, Türk-Amerikan ilişkisinde duyulan karşılıklı kuşkuların tümüyle giderildiğini söyleme noktasında da değiliz henüz.
Nitekim, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Washington TSK'ya verdiği son destekle ilk etapta kendi çıkarını kolluyor. Bu sayede, Türkiye'nin Kuzey Irak'a "işgal" görüntüsü veren büyük çaplı bir askeri operasyon düzenlemesini önlemeyi umuyor.
Washington, Kuzey Irak'taki PKK sorunu bu yoldan halledilebilirse, Ankara'nın bölge üzerinde askeri ağırlığını hissettirmesine meşru bir olanak veren en önemli faktörün ortadan kalkacağını da biliyor.
Kerkük konusundaki Amerikan görüşü, özellikle de geçen yıl yayımlanan "Baker-Hamilton Raporu"ndan sonra, aslında Ankara'nın görüşünden çok uzak değil. Onun için bu konu daha çok ABD-Kürt ilişkilerini etkileyeceğe benziyor.
Fakat, PKK sorununun hallolmasıyla Washington'dan Türkiye'ye dönük, "Kuzey Irak'taki siyasi oluşumdan uzak dur" uyarılarının artacağı da kesin. Zira, ABD Iraklı Kürtleri de en azından Irak ölçeğinde, "stratejik ortak" olarak görüyor.
Kürtlerin artan bir şekilde ABD himayesine girmelerinin Türk-Amerikan ilişkilerinde sürekli bir gerginlik unsuru yaratması olasılığı bu nedenle oldukça yüksektir.

Kosova örnek olacak
Nitekim, asıl hedefin PKK değil, Iraklı Kürtlerin önünün kesilmesi olması gerektiğini açıkça söyleyen askeri ve sivil yetkililerimizin varlığından bizzat haberdarız.
Ancak, Türkiye'nin tekrar uluslararası yalnızlığa itileceği nokta, bu yoldan ilerlemeye karar verdiği nokta olacaktır.
Unutmamak lazım ki, dünyada şu anda önemli hadiseler yaşanıyor. Kosova'nın kaçınılmaz görünen bağımsızlığı bazı kuralları değiştirecek. Bu elbette KKTC açısından iyi bir emsal olacaktır.
Ancak, Kuzey Iraklı Kürtler için de emsal olacaktır. Eski Yugoslavya'da olduğu gibi, koşulların Iraklı Kürtleri kendi kaderlerini tayin etme noktasına getirmesi halinde, Washington'ın bunun Türkiye tarafından engellenmesine izin vermesini beklemek safdillik olur.
Onun için Türkiye ile Amerika'nın gerçekten "öpüşüp barıştıklarını" görmek daha zaman alabilir.

Kaynak: Milliyet