Afrika Petrolü Üzerinde ABD – Çin – Avrupa Çekişmesi
Bazı siyasi analizciler, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile Afrika kıtasındaki kabileci ruhun doğuşuna ek olarak İslam dünyasındaki radikal hareketlerin doğuşu arasında zamanlama açısından bir bağ kurarlar.
Bu analizi yapanlara göre, Che Guevara ve Küba gönüllüleri sayesinde Angola'nın ücra köşelerine kadar ulaşan ve yine Asya'da, Afrika'da, Ortadoğu'da özgürlük hareketlerine gerekli ideolojik silahı sunan komünizm öğretisi bütün gruplar, mezhepler ve ırklar için siyasi bir sığınak mesabesindeydi.
Bu analizcilerin görmeleri gereken gerçek şudur ki; Marksizm'in başarısızlığının geride bıraktığı boşluk, üçüncü dünya ülkelerinde ilkel duyguların patlamasıyla temsil edilen olumsuz bir tepki hareketi yaratmıştır.
Bu patlamanın ilk belirtileri, 1994 yılında Ruanda'da Hutu ve Tutsi kabileleri arasında yaşanan soykırım savaşıyla ortaya çıktı ve 1996 ile 2003 yılları arasında dört milyondan daha fazla insanın ölümüyle sonuçlanan kanlı Kongo (Kinşasa) savaşıyla tekrarlandı. Fakat bu trajedi bile Somali'de devleti düşüren ve savaşın komutanlarının başkent Mogadişu ile diğer bölgelere hakimiyeti ile sonuçlanan şiddetli çatışmayı geride bırakamadı! "İslam Mahkemeleri" yoluyla savaş kendilerine sıçradığı için Etiyopya güçleri, Washington'un teklif etmesi üzerine müdahale etmek zorunda kaldı.
2006 yılı sonuna kadar Somali'nin başkentinden altı yüz binden daha fazla mülteci çıkış yaptı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon bölgeye gönderilen insanî yardımların miktarını milyonlarca dolar olarak ifade etti. Özellikle sıcak çatışmadan kaçanların sayısı bir buçuk milyonu aştı. Geçici hükümet başkentin bir semtinden başka hiçbir bölgede hakimiyetini sağlayabilmiş değil. Diğer taraftan savaş komutanlarının nüfuzları diğer şehirlere ve bölgelere yayılmış durumda. Bölge sularında da korsanlar hakim durumda. Somali'ye yardım malzemesi taşıyan gemilere geçen sene korsanların gerçekleştirdiği saldırı sayısı otuzu aştı.
Afrika kıtasında altmışlı ve yetmişli yıllarda, büyük yabancı yatırımcıları çeken ekonomik ve turistik hareketlenmeye şahit olunur. Aynı yıllarda kıta, Gregory Peck, Susan Howard, Henry King ve safari kulübü kuran William Holden gibi sinema yıldızlarını da çekti. Bu kulüp, en önemlilerinden biri "Kilimanjaro'nun Karları" olan onlarca filmin çekiminde rol alan kalabalık bir film yıldızı grubunu toplamak için kullanıldı.
11 Eylül 2001 saldırısının sonrasında Bush yönetimi, özellikle El Kaide'nin Kenya, Zangibar, Komor Adaları ve Tanzanya sahillerinde faaliyetlerini artırması üzerine terör ihracında Somali'nin Afganistan'ın yerini alacağı korkusuyla dikkatini Afrika kıtasının Doğusuna yoğunlaştırdı. El Kaide'ye karşı koyma adına George W. Bush yönetimi 1800 askerden meydana gelen ve "Orta Afrika Kuvveti" olarak bilinen vurucu bir güç oluşturdu. Merkezî üs olarak Cibuti seçilmiş olsa da bu güç Somali, Kenya ve Yemen sahillerine yayıldı.
Washington, yardım adı altında bölgeye yüz milyon dolar tahsis etti. Bunun on milyon doları Kenya'da terörle mücadele güçlerine ayrılırken 14 milyon doları İslamî okulları desteklemek için kullanılıyor. Halbuki nüfusu 32 milyon kişi olan Kenya'da Müslümanların sayısı 3 milyon 165 bin kişiyi aşmamaktadır.
Kenya'daki bu son kıpırdanmaları araştıranların bir kısmı, sebep olarak ABD'nin ülkenin ve bölgenin içişlerine ve yasalarına müdahil olmasını göstererek bu durumu yüceltiyorlar. Onlara göre bu durumdan demokrasinin bir gereği olarak başkan Moi'den çok partili sisteme geçmesini isteyen Bush yönetimi sorumlu. Çünkü bu istek, aralarında Raila Odinga'nın başkanlık ettiği "Turuncu Demokratik Hareket Partisi"nin de bulunduğu birçok partinin kurulmasına yol açtı.
Kenya'nın muhalif lideri Odinga, kendisini Nelson Mandela'nın bir kopyası olarak görüyor. Çünkü dokuz senesini hapiste geçirdi ve fakat ilkelerinden ve tutumundan taviz vermedi. Hasımları tarafından ise kendisini günde kişi başına bir doların düştüğü Langasa çevresindeki fakirlerden ve muhtaçlardan oluşan geniş halk kesiminin hâmisi olarak sunduğu için demogog ve fırsatçı olarak itham ediliyor. Odinga, 1992 yılından beri parlamentoda bu kesimin temsilcisi olarak bulunuyor. Sahip olduğu halk desteğini kötüye kullanarak eski başkan Moi'nin düşürülmesinde rol aldı ve şu an başkanlık yapan Mwai Kibaki'nin seçilmesini destekledi. Daha sonra Mwai yönetiminin uzun süreceğini düşünerek hükümete karşı halkı ayaklandırdı. Polisle göstericiler arasında çıkan çatışma birçok ölü ve yaralıyla sonuçlandı. Bu durumu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ara buculuk yapmak üzere Nayrobi'ye gelmesi takip etti.
Diğer taraftan Ogaden, Somali, Çad, Kenya, Sudan ve Nijerya'da patlayan son krizlerin uluslar arası platforma taşınması, özellikle jeolojik araştırmaların Batı Afrika petrol rezervlerinin altmış milyar varil olduğunu ortaya çıkarmasının ardından Afrika petrolünde imtiyaz sahibi olmak isteyen Çin, ABD ve Fransa arasındaki rekabeti ortaya çıkardı. Araştırmalar, petrol yataklarının Libya'dan geçerek Çad, Nijerya ve Kongo'ya ulaştığını gösteriyor. Bu rezerv, ABD'nin 2015 yılı enerji ihtiyacının dörtte birini temin edebilir. Bu durum, Pekin'in 48 Afrika devlet başkanına özel olarak düzenlediği bir zirveyi içeren büyük ekonomi atağını açıklıyor. Çin Başbakanı Jiabao'nun geçen ay yaptığı açıklamada 2010 yılında –yani üç sene sonra- yapılan ticarî mübadelenin yüz milyar dolara ulaşacağını söylemesi de bu durumun diğer bir görünümü. Bu, ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin Afrika'yla yürüttüğü mübadelenin her seviyesini içeriyor. Sudan'da faaliyet gösteren Çinli şirket sayısının 800'ü aştığı biliniyor. Bu tür gelişmeler, 2004 yılında Pekin'in Sudan'ın Güneyinde petrol havzası geliştirme hakkını elde etmesinin ardından sonra meydana geldi. Sudan, Angola ve Güney Afrika'dan sonra Çin'in Afrika'daki üçüncü büyük ticarî ortağı sayılıyor. Bu ortaklık sadece petrol havzaları ve petrol rafine etme sahasıyla sınırlı kalmayıp baraj, köprü, yol inşasını; madencilik, elektrik üretimini ve ilaç, tekstil fabrikalarını da kapsıyor.
Geçen senenin sonunda Darfur bölgesinin paralelinde yer alan Kardifan'da, "Ulusal Çin Şirketi" sorumluluğunu "Adalet ve Eşitlik Hareketi"nin üstlendiği silahlı bir saldırıya uğradı. Söz konusu hareketin lideri açıklamasında Pekin'in iktisadî, siyasî ve askerî olarak Başkan Ömer El Beşir'in sistemini desteklediğini ve bu sebeple Hareketin Pekin'i Darfur'daki barışın korunması faaliyetlerine karşı saydıklarını söyledi.
Bu arka planın ışığında Çad'ın başkenti D'jamena'da Devlet Başkanı İdris Debi yönetimini düşürmek için muhalefet tarafından yapılan silahlı saldırı ardından meydan gelenleri açıklamak mümkün olacaktır.
Çad Başbakanı Kesire Cumakoye, Libya'yı Sudan'dan da yardım alarak muhalefeti silahlandırmakla itham etti. O, devlet güçlerinin devrim çabalarını başarısızlığa uğrattığını zannederken Afrika Birliği'nin kararı sonradan geldi. Yani Kaddafi'nin ve Kongolu başkanın Çad sorununun çözümünde ara buluculuk yapması için Denis Nguesso'nun tayin edilmesi kararı. Kongolu başkanın devlet ile isyancılar arasında uzlaşma sağlanmasını önerdiği görülüyor. Ve fakat Başkan Debi, isyancılara meşruiyet sağlayacağı için ve Sudan'la Libya'ya D'jamena'nın içişlerine karışma salahiyeti vereceği için uzlaşmayı reddetti.
Hartum, Başkan Debi'yi kabilesi Zagawa'ya ve Darfur'da faaliyet gösteren isyancı "Adalet ve Eşitlik Hareketi"ne boyun eğmekle suçladı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ABD'nin Irak'ta yaptığı gibi Çad bataklığında boğulmaktan korkuyor. D'jamena ile Paris arasında güvenlik ittifakı olsa da düzenin korunması için askerî müdahale gerekebilir. Fransa ordusu, güvenlik anlaşması gereğince "mirage" savaş uçaklarıyla 1000 askerini Çad'da konuşlandırmış durumda. Fakat Sarkozy, kendisini halefi George W. Bush'u taklit etmekle itham eden Fransa muhalefetinin eleştirilerinden çekindiği için Avrupa Birliği'ne tâbi askeri gücü de bölgeye çekmeyi istiyor. Bunun anlamı, Fransa Çad'da barışı korumada rol aldığı müddetçe veya Avrupa Birliği Kara Kıtanın düzenini alt üst edecek ve Irak'ın başına sarılan belalarla boğuşmasıyla sonuçlanacak savaşlara karşı bölgesel güçlerin canlandırılmasına karar vermezse El Kaide'nin faaliyet bölgelerini genişletmeye hazırlandığıdır.
Bu makale Aynur Erdoğan tarafından Dünya Bülteni için çevrilmiştir.