ABD, biz ve istatistiki tuhaflık

 

26 Ekim Pazar günü Star gazetesindeki köşemde 'ABD'ye bakışta şaşılık' başlıklı bir yazı yayınladım.

Bu yazıdaki ABD gibi çağın dev, süper ülkesine ve bu ülke ile 4 Kasım sonrası kuracağımız ilişkilere, özellikle geleneksel devletçi kesimin yaklaşımındaki çarpıklığı vurgulamak istemiş idim.

Obama-McCain yarışına, seçimlere geleneksel ufuksuz-devletçi kesimler hep ermeni soykırım tasarısı, Kıbrıs, Kuzey Irak üzerinden bakarak çok belirgin bir miyopluk, bırakın uzun vadeyi, orta vadeyi bile görememe, strateji eksikliği hatta/yani zekasızlık örnekleri sergilediler.

Mehmet Altan'ın PKK için kullandığı 'Ortadoğu'ya PKK üzerinden değil, PKK'ya Ortadoğu üzerinden bakmak şart' ifadesini ABD için de şöyle formüle etmek gerekiyor: 'ABD'ye hatta uluslararası ilişkilere ermeni soykırım tasarısı, Kıbrıs üzerinden değil tam tersine ermeni soykırım tasarısına ve Kıbrıs'a ABD ve uluslararası ilişkiler geneli üzerinden bakmak şart'.

Bunu başarabilir isek bakarsınız senelerce boş yere kabusumuz haline gelen ermeni soykırım tasarısı ya da Kıbrıs ya da Kuzey Irak meseleleri bir anda çözülüverir.

ABD'de çok önemli bir olay oldu; Obama seçilmemiş olsa idi bile ABD yine çok ama çok önemli bir süper güç olma özelliğini sürdürecek idi.

Bizler ise bu süper gücü tanımak, anlamak için bir çaba göstermek yerine aklımızı ermeni soykırım tasarısı gibi kısır konulara takıyoruz ve dev konulara cüce perspektiflerden yaklaşarak başarısız oluyoruz.

4 Kasım günü seçilen Obama göreve resmen 20 Ocak günü başlayacak ama daha 5 Kasım'dan önemli görevlere kimlerin geleceği ve hangi konularda nasıl politikaların izleneceği belli gibi.

Obama'nın büyük başarısının altında anlaşılan sadece 'siyahi' olmasının getirdiği sempati ya da Bush yönetiminden amerikalıların bıktığı gerçekleri değil aynı zamanda büyük bir ekip çalışması, planlı bir çaba ve herşeyden önce vizyon ve perspektif zenginliği yatıyor.

Washington'da Beyaz Saray genel sekreterliği görevi çok kilit bir görev ve bu göreve salı günü Illinois'dan Kongre'ye yeniden seçilen Rahm Emanuel geliyor; Emanuel Clinton'a da siyasi danışmanlık yapmış, elli yaşın biraz altında bir musevi ABD'li.

Anlaşılan önümüzdeki dönemde Ortadoğu politikalarının oluşumunda Obama çok yakın olacak Emanuel'in büyük payı olacak; bizler de mesela hala ermeni soykırım tasarısına kafayı takacağımıza PKK terörünü anlamak ve çözmek için ABD'nin yeni dönemdeki Ortadoğu politikasını daha iyi anlamaya gayret etsek çok daha verimli bir iş yapmış oluruz diye düşünüyorum.

Türkiye'de senelerce AB konusunda da benzer bir hata yaptık ve üyesi olmak istediğimiz AB'yi iyi anlamak, iyi tanımak yerine kafayı hep günlük ilişkilere, iki kuruşluk mali protokollere taktık ama bu arada Türkiye'de Türkiye-AB ilişkilerini değil ama AB'nin temel konularını çok iyi bilen yetiştirdiğimiz uzman sayısı çok sınırlı kaldı.

Türkiye-AB ilişkilerini, Türkiye-ABD ilişkilerini bir kenara bırakalım, önce AB'yi, ABD'yi tanımaya başlayalım diye düşünüyorum; Obama bir yandan seçim çalışmalarını yürütürken öte yandan da 'değişim programı' adı altında iktidara geldikten hemen sonra uygulayacağı bir paket hazırlamış durumda.

Bu 'değişim programı'nın hazırlanmasında ve 20 Ocak sonrası uygulanmasında John Podesta, Valerie Jarret, Pete Rousse, Janet Napolitano, William Daley, Federico Pena, Susan Rice gibi isimler öne çıkıyor; Türkiye acaba bu isimlerle şimdiden temasa geçip meselelere ermeni soykırım tasarısı üzerinden değil de daha geniş bir perspektiften bakmayı deneyemez mi?

Ama ortada bir genel malzeme eksikliği sorunu mevcut; seçim sonuçları belli olur olmaz McCain'in yaptığı o çok hoş Obama'yı tebrik konuşmasını izlerken aklıma 22 Temmuz sonrası üç gün ortadan kaybolan, Çankaya'ya gitmem diyen Baykal geldi ve işimizin gerçekten zor olduğu gerçeği bir kez daha kafama dank etti.

Bir naçiz önerim de Obama'yı, ABD'yi ve süreci anlamak için çok farklı bir 'first lady' olacak eşi Michelle Robinson Obama'yı iyi tanımak; Chicago'nun en fakir siyah mahallelerinde doğup, büyüyen, Princeton ve Harvard hukuk fakültesi mezunu ve başarılı bir avukat olan ve bu nedenden kendisini 'istatistiki tuhaflık' olarak tanımlayan bir Michelle Obama.

Barack Obama, Hillary Clinton'a karşı zafer kazandığında Michelle Obama'nın söylediği 'ilk kez ülkemle bu kadar gurur duydum' sözü öyle kolay bir söz pek değil idi.

O şimdi 'first lady'; bizde bu çapta bir politikacı eşi geldi mi emin değilim.

 

Kaynak: Star