Sudan hükümeti, vatandaşlarını koruma sorumluluğunu yerine getirmediği gibi, Darfur'daki felâketin sorumlusu Cancavidleri finanse ediyor. Askeri harekât düzenlemek zor ama AB yaptırımlarla Hartum'u dize getirebilir
Dört yıldır, Darfur'da şiddet ve terör hâkim. Birçok nafile çabanın ardından AB, suçlulara karşı sert davranmalı. Darfur insani bir felâket: Sudan hükümetinin kendi insanlarına karşı savaşında 200 bin insan öldü, binlercesi tecavüze uğradı, 2.6 milyonu yerinden oldu. Başta isyan karşıtı bir çaba olan bu kampanya, hızla bir öldürme ve kovma operasyonuna dönüştü.
Sudan hükümeti, çoğunlukla Sudan hava kuvvetleriyle koordinasyon içinde yüzlerce savunmasız köye saldıran Cancavid milislerine para ödüyor. Sonuçlar yıkıcı. Darfur nüfusunun üçte biri evlerinden çıkmak zorunda kaldı, şimdi Sudan'da Cancavid terörüne hâlâ maruz kaldıkları kamplarda veya Çad'da eşit derecede savunmasız mülteci kamplarında yaşıyorlar.
Sudan'dakilere yardım etmek yönündeki uluslararası insani çabalar Hartum'un tacizleri ve anlamsız bürokratik zorluklarıyla engelleniyor. Yardım gitse bile, bir BM yetkilisinin dediği gibi, amaç 'insanları katliama kurban gidene dek yardımlarımızla hayatta tutmakmış' gibi görünüyor.
Hartum hiçbir sözünü tutmadı
Darfur'un tutarlı ve sert bir uluslararası eyleme ihtiyacı var. Yer değiştirmek zorunda kalan insanların dönmesine yardım etmek hepimizin sorumluluğu. Son üç yılda, BM Güvenlik Konseyi Sudan hükümetinin tavrını değiştirmesini ve vatandaşlarını koruma yükümlülüğünü yerine getirmesini zorunlu kılan 10 karar çıkardı. Bu kararlar, hükümetin Cancavidleri silahsızlandırması talebini de içeriyor. Yine de, hükümet bu yönde tekrar tekrar verdiği sözleri hiçbir zaman tutmuyor.
Kasım 2004'te, hükümetle isyancılar bir ateşkes yaptığında barışçıl çözüm ulaşılabilir uzaklıktaydı. Kısa süreliğine, barışın yakın olduğunu ummak için neden vardı. Bir BM Güvenlik Konseyi kararı ve anlaşma yönündeki uluslararası çabalar Güney Sudan'daki 20 yıllık savaşın son bulmasının yolunu açmıştı; bu, hükümetle güneydeki isyancıların Ocak 2005'te bir anlaşma imzalamasına bile varmıştı. O sırada, benzer bir atılım Batı Sudan'da da yaşanacakmış gibi görünüyordu.
Fakat en kötüsü geldi. Uçaklar döndü ve Cancavidler cinayet ve yıkım kampanyalarını yeniden başlattı. Barış müzakerelerinin Aralık 2004'te başlayan bir sonraki safhası, hükümet ateşkesi bozarak saldırı başlattığı için durdu. Bu davranış, Sudan hükümetinin yükümlülüklerine karşı saygısızlığının göstergesi.
Ağustosta alınan bir BM Güvenlik Konseyi kararı, şu an Sudan'da bulunan küçük Afrika Birliği gücünün yerine bir BM gücünün gönderilmesini öngörüyordu. Hartum bunu reddetti. Müzakereler, ortak bir Afrika Birliği-BM gücüne yönelik bir taviz anlaşmasıyla sonuçlandı. Görüşmeler sürüyor ama gazeteler anlaşma yapıldığına dair ara ara manşet atsa da, Hartum gücün konuşlandırılmasını geciktirmek veya yeni şartlar dayatmak için her fırsatı kullanıyor.
Konunun esası, Hartum'un vatandaşlarını şiddetten korumayı ya başaramamasına ya da isteksiz olmasına dayanıyor. Eylül 2005'teki BM zirvesinde onaylanan 'koruma sorumluluğu' doktrinine göre, bir devlet öncelikli yükümlülüğünü yerine getiremezse, sorumluluk uluslararası topluma geçer ve gerçekten gerekliyse askeri güç kullanmak da dahil olmak üzere çeşitli hamleler yapılabilir.
Fakat bugün Darfur'da, Sudan hükümetinin onayını almadan askeri müdahalede bulunmak bir seçenek değil. Sadece bir uluslararası güç için yeterli siyasi istek bulunmamasından değil, daha da önemlisi böyle bir operasyonun yapılabilirliği ve başarı ihtimali hakkında haklı şüpheler olmasından dolayı.
Petrol sektörü hedef alınsa çözülür
Buna rağmen, uluslararası toplumun hâlâ seçenekleri var. Bu seçeneklerin BM Güvenlik Konseyi tarafından benimsenmesi en iyisi olsa da, AB de harekete geçebilir ve geçmeli de.
Bu yüzden AB Dışişleri Bakanları, Avrupa Parlamentosu'nun, kilit isimleri BM tarafından belirlenen Sudan hükümetine ciddi yaptırımlar dayatılması çağrısını önemsemeli. AB bu kişilerin malvarlığını dondurmalı ve onlara AB çapında seyahat yasağı getirilmeli. Ayrıca, hükümeti en fazla 'acıtacak' yer hedef alınmalı: Sudan, petrol ve ilgili sektörlerden gelir elde ediyor ve dış yatırım bu sektörlere yapılıyor.
AB ve üye ülkelerin hükümetleri, merkezleri kendi ülkelerinde bulunan şirketlerin Sudan petrol sektörüyle doğrudan ilişkisini yasaklayacak yasalar çıkarmalı.
Dahası, çoğunluk sahibi Ulusal Halk Kongresi Partisi'yle yakın olan işadamlarının 'offshore' hesapları araştırılmalı ve rejimin, Darfur'daki Cancavidlerin finanse edilmesinde başı çeken ticari kurumlarına yaptırım getirilmesinin önü açılmalı.
Bu tür yaptırımlar, krizin kilit aktörlerinin gücünü etkiler. Bunları dayatarak Avrupa cinayetleri durdurmak ve Darfur halkına anlamlı yardım yapmak adına en sonunda gerçek bir adım atar.