28 milyon TL ve 500'er altın prim



Modern devletin pek az bilinen ve tamamiyle modern doğasından kaynaklanan özelliklerinden biri –belki de varoluş amacı budur- iktidarı temerküz ettirmesidir. Liberallerin iddia edip propoganda ettiklerinin aksine, faşist ve komünist devlet biçimleri hariç tutulacak olursa, tarihte hiçbir devlet modern devlet kadar merkezi ve merkeziyetçi değildir. Modern devlet iktidarı, serveti, beşeri ve tabii kaynakları kendi kontrolüne geçirir ve son derece sofistike yöntem ve enstrümanlarla bunların dağılımını yapar. Söz konusu dağılımın adaletsiz olduğunu, bütün dünyada giderek artmakta olan bölgeler, ülkeler ve sınıflar arasındaki eşitsizlikten anlıyoruz.

Kaynak dağılımındaki eşitsizlikler ve adaletsizlikler politik hayatın ve giderek toplumsal ilişkilerin temelini çatışmaya dönüştürmektedir.

Türkiye’de de yaşanmakta olan ayrışma ve çatışmaların arkasında bu eşitsiz ve adaletsiz kaynak dağılımının derin izlerini müşahede etmek mümkün. Dönüşümlü iktidar süreçlerine göre kurgulanmış olan demokrasilerde bir zümre devlet eliyle toplumun kaynaklarından istifade ederken, diğeri kenara alınır, bekletilir. Sonra gücü varsa bekletilen iktidara getirilir, bu böyle sürüp gider. Ancak söylemek lazım ki, genellikle yoksullar, zayıf toplumsal kesimler hep yerlerinde sayarlar. Adil bir iktidar her kesime ve zümreye hak ettiği kadarını vermek durumundadır.

İktidarlar, bu temel gerçeği görüp iktisadi politikalarını adaletten yana gözden geçirmedikleri sürece çatışmaların önüne geçmeyecek, ihmal ettikleri kitlelerin veya zümrelerin nefret objesi olmaktan kurtulmayacaklardır.

Türkiye gibi ülkelerde çoğu zaman çatışmalara adaletsiz yasaların ve teamüllerin sebep olduğunu söylemek mümkün. Adalet yoksa barış, istikrar ve huzur da yoktur.

Bu yöndeki küçük ölçekli bir örneği iki gün önce yaşadık:

Başbakan R. Tayyip Erdoğan “dünya ikincisi” olan Basketbol Milli Takımı’na büyük bir ödül verdi, medyada bu “dev prim” diye geçti. Buna kimse itiraz etmedi, hatta belki toplumun ezici çoğunluğu takdirle karşıladı. Ne de olsa, medyada günlerce gündemde tutulan “12 dev adam” Türkiye’nin tanıtımına büyük katkıda bulunmuşlardı. Türkiye’nin dünyada daha çok tanınması o kadar mühim ve hayati bir mesele ki, bu uğurda hizmeti geçenlere ne yapılsa azdır.

Takım kaptanının bu çuval dolusu parayı alırken, canlı yayında herkesin önünde yaptığı espri, aslında bu sporcuların kamu kaynağından bu koca parçayı koparmaya ne kadar istekli olduklarını da gösteriyordu.

Şahsen benim midem kalktı!

Bu olayı sorgulamakta, başka bir açıdan mercek altında almakta fayda var:

Dünya ikincisi oldu diye, Basketbol Milli Takımı’na 28 milyon Tl ve 500’er altın vermek, nüfusunun yüzde 20’si milli gelirden aldığı küçücük pay dolayısıyla yoksul olan bir ülkede vicdanları rahatsız etmez mi? Elbette Başbakan bunu iyi niyetle ve teşvik amacıyla yapmıştır. Ama bu haksız bir uygulama olarak görülebilir mi?

Basketbolcular, işlerini yapmışlardır. Diğer sporcular ve futbolcular da öyle. Zaten işlerini yapmaları için hayli yüksek transfer parası ve ücretler almaktadırlar, sporculara kulüpleri veya iş dünyası istedikleri kadar prim versin, onları ödüllendirsin; ama ayrıca kamu bütçesinden onlara bunca parayı aktarmanın hakkaniyetle ilgisi yoktur. Onlara ödenen para kamunundur, fakir zengin, bütün vatandaşlardan vergi alınarak toplanmıştır. Acaba herkes hakkını helal etti mi? Kişisel olarak beni de bir okurum uyandırdı ve bana attığı e mailde, eğer bu parada 5 kuruşluk hakkı varsa, hakkını helal etmediğini söyledi.

Şimdi kendi kendimize soralım:

Hakkını helal etmeyen bu zat haksız mı?

Karar mekanizmaları ve karar süreçleri üzerinde halkın etkili olduğu bir rejimde muhalefet partileri popülizm yapıp susmaz, bunu sorar; varsa böyle bir yasa, kaldırılması için harekete geçer. Tabii ki CHP, MHP veya BDP’den bu yönde bir tepki beklemiyoruz. Ama bence SP kendi asli referans kaynaklarından hareketle bunu sormalı, tepkisini koymalıydı.

Basketçilere bu tür kaynak aktarımının daha büyük ölçekli olanını düşün, milli gelirdeki adaletsiz dağılımı ve yol açtığı sorunları görürsünüz.