20 şehit verdik, ama Türkiye'yi kazandık

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve aşırı sağcı hükümet üyelerinin Akdeniz'de 'özgürlük filosu' katliamı işleyerek, Filistin halkına, Arap ve İslam ümmetine sundukları büyük kazanımın boyutunu tahayyül edemeyecekleri kesin.

Bizler çoğunluğu Türk 20'ye yakın şehit verdik; ancak 70 milyondan fazla Türk halkını Müslümanların temel sorunu için kazandık ve Türkler, İsrail'in karşısındaki öteki tarafta sağlam şekilde duruyor artık.

İsrail zulmüne ilaç kutuları, çimento ve un torbaları, yağ kutularıyla karşı koyan, İsrail korsanlarının geldikleri yere dönmeleri yönündeki emirlerine boyun eğmeyi reddeden sivil gönüllüler, silahlandırılmaları, eğitimleri ve beslenmesi için milyarlarca dolar harcanan Arap ordularının gerçekleştiremediği mucizeleri gerçekleştirdi. Özgürlük kafilesi birincisi, devam eden medya karartma ve çarpıtma operasyonlarını kırdı ve sadece Gazze ablukasını değil, bütün Filistin sorununu yeniden olayların ilk sırasına çıkardı. İkincisi, silahsız insanlarla mücadeledeki bu İsrail taşkınlığını reddeden uluslararası sivil tepkiler, Arap hükümetlerinin özellikle de İsrail'le barış anlaşmaları yapan hükümetlerin, Filistinlilerin trajedileriyle veya onların trajedilerine dikkat çekmek için hayatlarını bedel olarak ödeyen şehitlerle ilgilenmediklerini gösterdi. Örneğin Mısır ve Ürdün-Amman tepki olarak tıpkı İsveç, Norveç ve İspanya gibi Amman ve Kahire'deki İsrail büyükelçilerini çağırmakla yetindi. Üçüncüsü, ilk defa Filistin uzlaşısının geçmiştekinden daha yakın olduğunu görüyoruz. Ramallah yönetimi İsrail katliamını kınadı, kurbanlarıyla dayanışma içine girerek üç gün yas ilan etti, Arap Birliği ve Güvenlik Konseyi'nden olağanüstü toplantı talebinde bulundu. Bu durum gerçek uzlaşının pazarlık ve boş müzakereler zemininde değil, direniş zemininde yapılması anlamına geliyor. Dördüncüsü, İsrail katliamı ve korsanlığı İsrail'i korsanlar seviyesine düşürdü ancak temel bir farklılıkla birlikte. İsraillilerin ve özellikle de korsanlığın planını yapan Ehud Barak'ın, korsanlığı onaylayan ve kutlayan Netanyahu'nun aynı akıbetle karşılaşmasını yani savaş suçluları olarak uluslararası mahkemelere çıkarılmasını umuyoruz. Beşincisi, İsrail'in bu kanlı suç eylemi İran ve cumhurbaşkanı Ahmedinejad için can simidi mesabesinde geldi. Bütün dünyaya İran'ın değil İsrail'in dünya güvenliğini ve barışını tehdit ettiğini ve insanlığa karşı birbiri ardına suçlar işlediğini gösterdi. Altıncısı, Britanya ve Amerikan hükümetlerinin tepkisi utanç vericiydi ve kendi tarihleri için bir leke oluşturdu. İsrail katliamlarına yönelik skandal önyargıları sebebiyle Irak ve Afganistan'daki askerlerinin canlarını tehdit ediyordu. Britanya hükümeti sessiz kalırken barış girişimini yürüten Obama yönetimi ölü ve yaralılar sebebiyle üzüntüsünü ifade etmekle yetindi ve bu trajediyi kuşatan 'karışıklıkları' öğrenmeye çalıştığını belirtti. Yedincisi, Türk Marmara gemisinden bulunan çoğunluğu milletvekili, siyasetçi ve insani örgüt üyelerinden gönüllüler, gemilerini basan ve kendilerine saldıran İsrail komando güçlerine teslim olmayı reddederek ender görülen bir cesaret ortaya koydular.

Bu muhteşem olaydan istifade edilecek birçok ders var. Bu derslerin başında iradenin gelişmiş modern silahlardan daha güçlü olduğu gelmektedir. Ayrıca uluslararası sözleşmelere veya hukuka saygı göstermeyen düşmanla mücadelede farklı şekillerdeki direniş, özgürlük, bağımsızlık ve adalet noktasında istenen hedefleri gerçekleştirmenin en ideal yöntemidir. Aç ve abluka altındaki zayıflara destek olmak için adaletin değerlerine inanan bu mücahit grup birçok zorluğa rağmen yürüyüşünü sürdürmekte ısrar ederek, bütün tehditlere ve korkutma girişimlerine karşı çıkarak bütün dünyaya onurlu bir örnek sundu. Ayrıca işbirliği rejimleri ve yapay acziyeti aşan, bütün halkların hak ve adalet etrafında birleşmesini derinleştiren bir Arap ve Müslüman halk gücünün çıkışını tarihe not düşecektir.

Türk halkına teşekkür ediyoruz. Yine Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türk hükümetine ve Abdullah Gül'e ablukayı kırma kafilelerini sahiplenmeleri ve gemilerin hareket noktası olarak limanlarını kullandırmaları sebebiyle teşekkür ederiz. Abluka altındaki Gazze'nin evlatlarının, kafilenin kahramanlarını ve gemilerini karşılamak için sahil boyunca saf tutan bu kimselerin davalarının haklılığına olan inancı artacaktır. Onların davası sadece ablukanın kırılması değil, Hayfa, Yafa, El Mucdil, El Batani, Aka, El Faluce, Kudüs ve Filistin'deki her toprak parçasına dönmektir. Yalnız olmadıklarını ve bu hayallerinin gerçekleşmek üzere olduğunu anladılar.


(Londra'da Arapça yayımlanan Kudsülarabi gazetesi, genel yayın yönetmeni, 1 Haziran 2010)

Kaynak: Zaman