1938'de Dersim'de 2009'da Meclis'te: CHP...

1938'de Dersim'de neler oldu? Kaç bin Dersimli haksız yere öldürüldü? Kaç bin çocuk anasız babasız Anadolu'nun değişik yörelerine gönderildi?  Bu katliamı kim yaptı? Sorumlusu kimdi? Resmi tarih kitaplarında bu bilgiyi bulamazsınız. Sivil tarih kitaplarında, tarafsız araştırma kitaplarında aramanıza bile gerek yoktur. Biraz meraklıysanız internetteki 'Dersim' başlıklı sitelere kısacık bir göz atarak gerçeğin ne olduğunu, o tarihte neler yaşadığını anlayabilirsiniz.

Dersim konusunda, önce Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen konuştu, ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal. Dersim sitelerine baktığınızda o dönemde yapılan katliamın CHP'nin tek parti iktidarında gerçekleştirildiğini, devletin bütün sorumlularının katliamın planlanmasında görev aldığını görebilirsiniz. Arada bir kopukluk olmadığını, CHP'nin bugünkü yöneticilerinin o gün yapılanları bugün aynı anlayışla savunduklarını fark edebilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Meclis'in açılışında, 1 Ekim'de yaptığı konuşmanın ardından Deniz Baykal şunları söylemişti: "Sen hayal içindesin, şehit vermeden, para harcamadan bu işi çözemezsin." Yani 'aynen devam' diyordu. Yani Dersim'de benimsenen şiddetin devamını  öneriyordu. Onur Öymen 'analar ağlamasın çözüm üretelim' denmesine öfkelenmişti, bakın neler söyledi: "Analar ağlamasın diye pazarlığa kalkışıyorsunuz. Dersim'de analar ağlamadı mı?"

Deniz Baykal, dün Meclis'te konuşurken: "Herkesin etnik kimliği onun şerefidir" diyor ve sonra ilave ediyor: "Kürtçeyi seçmeli ders olarak okutmaya kalkamazsınız, Türkiye'yi bölersiniz." Etnik kimliği şerefli olan Kürt de diyor ki, "Ben anadilimi unutmak, anadilimden kopmak istemiyorum. Devletimin bana bu konuda yardımcı olmasını istiyorum. Anadilimde okuyup yazabilecek bir eğitim için devletin çözüm bulmasını bekliyorum."

***
Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a şöyle bir çağrıda bulundu: "Türküm diye göğsünü gere gere bağır." Akıl alır gibi değil. Meclis, Kürt sorununa çözüm ararken, ana muhalefet lideri Deniz Baykal, Başbakan'a ben senden daha fazla Türk'üm diyerek manevi baskı yaratmaya çalışıyor. Başbakan'ın Türkiye'deki farklı etnik grupların varlığına vurgu yapmasından rahatsızlığını dile getiriyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hükümetle böylesine bir milliyetçi yarışa girmekten nasıl bir yarar umuyor? Baykal, belli ki umudunu sorunun çözümü sırasında oluşabilecek milliyetçi tepkilere bağlamış. Bu şekilde oy oranını birkaç puan artırırım diye düşündüğü anlaşılıyor.

Şunu kabul edelim: CHP, çözümü güç ve netameli Kürt sorununu bir parçalanma siyaseti olarak kullanmaya karar vermiş. Yani toplumda gerginlik yaratmak onlara cazip geliyor. Ancak bu kez de yanılıyor Baykal. Çünkü sorunun çözümü artık bir ihtiyaç olarak, bir tarihsel kaçınılmazlık olarak Türkiye'nin önüne gelip dayatmış durumda.

AK Parti'nin tarihsel gelişmeye uygun olarak bu sorunun çözümünden yana hareket etmesi, muhalefet partileri tarafından sanki iktidar için bir zaaf gibi algılanıyor. İşte bu yanlış algılama, muhalefet partilerini statükoyu savunmaya götürüyor. Gerçeğe karşı anlamsız bir direnişe götürüyor.

***
Meclis'in Kürt meselesini böylesine kapsamlı bir şekilde tartışması büyük bir olaydır. Ahmet Türk'ün, Kürtlerin yıllardır yaşadığı haksız devlet baskısını büyük bir duyarlıkla dile getirmesi ve bunları Meclis'in çatısı altında dile getirmesi önemli bir adımdır.

CHP ve MHP yöneticileri ne derlerse desinler, Kürt sorununun demokrasi içinde çözümü, barış içinde çözümü için tarihi bir adım atıldı. Meclis'in bu meseleyi demokrasi amacıyla, daha fazla hak ve hukuk için ele alması yeni bir durumdur. İyi bir durumdur.

CHP, tek parti dönemindeki 'devletçi-despotik' geleneğini, yeniden köpürttü. Onur Öymen'in Dersim'i bir uyarı olarak hatırlatması tesadüf değildir. Baykal önderliğinde CHP 1930'ların tek parti politikasına geri döndü. Ancak aradan 70-80 sene geçti.

Dünya farklı bir yerde, Türkiye farklı bir yerde.
CHP'de demokrasiyi savunan, Kürt kimliği konusunda duyarlı olan milletvekillerinin, seçmenlerin bu duruma nasıl razı olduklarını da doğrusu merak ediyorum.

NOT: Dünkü yazımda Alevi katliamı yapan Kuyucu Murat Paşa'nın, Yavuz Selim'in veziri olduğunu yazmıştım. Kuyucu Murat Paşa, Yavuz Selim'in ölümünden çok sonra 1600'lü yıllarının başında Padişah I .Ahmet döneminde vezirlik yapmıştır. Düzeltir, okurlarımdan özür dilerim.

Kaynak: Radikal