'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda' demişti şair Mehmet Akif Ersoy...
Bugün yaşasa ne derdi acaba?
Çünkü toprağı kazdıkça silah ve fail-i meçhul kurbanı cesetler çıkıyor.
Diyarbakır'a giderken kaybolan baba-oğulun cesetleri 12 yıl sonra bulunabildi.
Ergenekon'un yeni iddianamesinde de Güneydoğu'daki 60 fail-i meçhul cinayetin yer alacağı belirtiliyor.
Bu kadar korkunç bir yakın geçmişe sahip bir ülkede, kendilerine entellektüel, demokrat diyen insanların, ellerine silahlı güç bulunanların sivil yargıya tabii olmasından bu kadar rahatsız olmasını anlamakta güçlük çekiyorum.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik müthiş bir kampanya var şimdi.
Cumhurbaşkanlığı'na adaylığı sürecinde söylemedikleri laf bırakmadıkları Gül, şimdi umutları.
Yasayı veto etsin, çift başlı yargı sistemi sürsün, vesayet sistemi sürsün istiyorlar.
Fail-i meçhul dosyaları açılmasın, darbelerle hesaplaşılmasın, kemikler toprak altından çıkarılmasın derdindeler.
Bir ülkenin Silahlı Kuvvetleri'ne ait silahların toprak altından çıkmasından rahatsız değiller.
O silahların kimlere karşı kullanılacağını sorgulamıyorlar.
Bu tezgah ortaya çıkmasa yeni kurbanlar kim olacaktı umurlarında değil.
Danıştay baskını nasıl bir belge çalışmasının ardından gerçekleştiğinin peşine düşeceklerine, elde olan belgenin sahteliğini kanıtlama derdindeler.
17 bin 547 fail-i meçhul Fırat'ın doğusunda bir yerlerde yatıyor.
Sadece bu insanların kemiklerinin bulunması yetmez.
Bu olayların failleri de bulunup yargı önüne çıkarılmalı, bu karanlık dönemin sorumlularından hesap sorulmalı.
Kendine devlet diyen bir organizasyonun temel görevi, toprakları üzerinde yaşayan yurttaşlarının can güvenliğini sağlamaktır.
Yakın geçmişte kimi kamu görevlilerinin bu görev, ihmal bir yana, yurttaşların canını kendi eliyle aldıkları anlaşılıyor.
DTP lideri Ahmet Türk'e katılmak mümkün değil.
Sayın Türk, Kürt meselesi çözülürse, bu fail-i meçhulleri unutacaklarını söylemişti.
Bence buna hakkı yok.
Türkiye bu dönemi açılmamak üzere kapatacaksa, katillerden mutlaka hesap sormalı.
Rütbesi, mevkii ne olursa olsun.
Adalet Bakanı'na açık mektup
Türkiye tarihinde eşine az rastlanır bir gelişme yaşandı.
Amirallik sırası gelmiş bir kurmay albay, eldeki delillere göre örgüt üyesi olma iddasıyla tutuklandı.
Bu kararın daha mürekkebi kurumadan da, bir başka heyet tarafından 'delil yetersizliği'nden tahliye edildi.
Şimde elde iki farklı karar var.
Ceza yargılaması konusunda bu kadar çelişkili kararlar olması doğal değil.
İnsanların özgürlüğüyle ilgili bir konuda 'yetesiz delil'le tutuklama kararı veriliyor olması ürpertici.
O nedenle, bu kararlarla ilgili bir soruşturma açılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor.
Hem de acilen.
Gözler YAŞ'ta
Genelkurmay karargahında var olduğu iddia edilen bir cunta oluşumu var.
MİT Müsteşarı Emre Taner'in, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a bu konuda bilgi vermiş olması ihtimali yüksek.
İstihbarat birimleri, bu oluşumu tesbit etmiş durumda.
Bu nedenle 30 Ağustos şürasında ciddi bir tasfiye gerçekleşmesi beklenebilir.
Kaynak: Star