1.5 trilyon dolarla kaç cinayet işlenir?

 

ABD Kongresi'nin Demokrat Parti'li üyeleri bir araştırma yapmışlar  ve ABD'nin Irak ve Afganistan'da yürüttüğü savaşların gerçek maliyetini çıkarmışlar.

Tam 1.5 trilyon doları buluyormuş maliyet.
Başkan Bush, Kongre'den 804 milyar dolar savaş bütçesi istemiş. Demokratlar, "Gerçek maliyet bunun iki katı" diyor. 
Araştırma, savaşın her Amerikalı aileye 20 bin dolardan fazla bir yük getirdiği sonucuna varmış. 

Araştırmada, her 2 ülkede de savaşların önümüzdeki 10 yıl boyunca bu şiddette sürmesi halinde bu rakamın 46 bin doların üzerine çıkabileceğine işaret ediliyor. 

 Peki bu 1.5 trilyon dolar nasıl bir büyüklüğe tekabül ediyor acaba?
İşte kıyas için rakamlar:
-Dünya Bankası'na göre her yıl 54 milyar dolar para yatırılırsa, dünyadaki açlık 2015'te yok olabilir...

-Bu para Türkiye'nin yıllık  bütçesinin 10 katına denk düşüyor.
-İki savaşın bütçesiyle Türkiye'de 8 milyon 555 bin 783 kişiye tam 30 yıl boyunca asgari ücret maaşı ödenebilir...

Evet, işte savaş sırf Amerika'ya böyle bir maliyet getiriyor.
Ya bir de savaşın üzerinde cereyan ettiği ülkelerdeki maliyet ne?
Irak'ta, Afganistan'da ödenen bedel?
Can bedeli, vatan bedeli?

Şimdi Amerika'nın savaş hedefleri arasında İran da var.
Acaba İran için kaç yıllık bir savaş göze alınmıştır ve her yıl için kaç milyar dolarlık bir bütçe öngörülmüştür?

Ve İran'a açılan bir savaş, İran'a nasıl bir bedel ödetecektir?
Neresinden baksanız müthiş bir kan ve barut ticareti bu!
Bir yerinde petrole bulanan bir kan ve barut ticareti...
Hoş, Amerikan vatandaşı, gerçekten bu bedeli ödüyor mu, tartışılabilir. Çünkü Amerika bu savaşları kimsenin kara kaşı, kara gözü için açmıyor. 1.5 trilyon doları babasının hayrına akıtmaz Amerika toprağından 10 bin kilometre öteye... .

Irak petrolü şimdi ne halde? Körfez ülkeleri nasıl bir bedel ödedi, ya da ödemekte Amerika'ya?

Bir buçuk trilyon dolar, aynı zamanda bir savaş ekonomisinin varlığını ortaya koyuyor.

Amerika, savaşı sürdürsün mü sürdürmesin mi?
Bu iş, sadece Bush'un iradesine de kalmayabiliyor.
Savaş ekonomisini devreden çıkardığınızda peşinden ekonomide kriz olacaksa, savaş ekonomisine bağlı bir çok sektör krize girecekse, savaşı Bush bile önleyemeyebilir.
Uçak fabrikaları çalışacak.
Mühimmat fabrikaları çalışacak.
Nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar dahil tüm silah fabrikaları çalışacak.
İlaç fabrikaları çalışacak.
Petrol harıl harıl akacak.
Elektronik sektörü, uzay sektörü, nanoteknoloji harıl harıl çalışacak.
Finans sektörü işleyecek.
Daha bir çok sektör...
Bunların her biri dev şirketlerin ve sonuçta Amerikan ekonomisinin varlık sorununu oluşturuyor.
O zaman, kan ve barut iç içe giriyor.

Dünyada savaş olacak, ülkeler tahrip olacak, insanlar ölecek ki, Amerikan ekonomisinin canlılığı devam etsin.
Böyle bir vahşi denklem var burada.

Amerikan halkının ödediği bedel, insanlığın ödediği bedel yanında devede kulak kalıyor denebilir. Evet, Amerikalı askerler de kayıp veriyor Irak'ta, hani ne denir, Amerikalı anneler de evlatları içtin ağlıyor, ama Irak'ın sivil kayıpları farklı rivayetlere göre yüz binleri buluyor.

Irak'lı anne göz yaşı bile dökemiyor. Çünkü bizzat annenin kendisi savaş çarkları içinde can veriyor.

Soru şöyle sorulmalı:
Irak'ta kaç annenin, kaç babanın, kaç çocuğun canı, Amerika'da dev savaş sanayinin patronlarına mülti-milyarderlik sağladı?
Gerçek şu ki:
Amerikan savaş sanayiinin çarkları, masum insanların kanlarıyla dönüyor.
Onun için, Amerika'nın yürüttüğü savaşlarda insani bir yön var mı sorusu bile abes kaçıyor.

Büyük Ortadoğu Projesi'ne bağlı bir takım insani söylemler, dev savaş makinasının makyajına dönüşüyor.
Başkan Bush, ülkedeki çocuklar için 35 milyar dolar tutan sağlık sigorta bütçesini fazla bularak reddetmiş.

Amerikalı çocukların sağlık sigortasına bile kısıtlama geldiğine göre Afrikalı çocukların Başkan Bush'un gündemine girmesi çok daha zor olacaktır. "Afgan ya da Irak'lı çocuklara sıra gelir mi?" diye sormak bile anlamsız.
Kıran kırana bir savaş mantığı sürüyor.
Süper güçten, süper olmayanlara kadar uzanan bir savaş gerçeği, insanlığın kanını emiyor.

Acaba insanoğlu, bu kan – barut ortamından çıkıp, Yaratan'ın kendisine lutfettiği imkanları, insanca bir dünya inşası için değerlendirebilir mi?
Dün bu soruyu, gen teknolojisindeki gelişmeler için sormuştum. Bugün savaşlar sebebiyle sorma gereği duyuyorum.
Dün, "etik değer" vurgusu çerçevesinde Yaratan'ın insana yüklediği misyonu hatırlatmıştım, bugün de hatırlanması gereken odur.
İnsanoğlu birbirini kırsın diye yaratılmadı.
İnsana üflenen Rabbani ruh, en erdemli varlığı hedefliyor.
İşte biz, hepimiz, tüm insanlık onun sınavı içindeyiz.