1 Mayıs'ta 'ılımlı İslam'ın bitişini izlediniz

AKP iktidarı, Amerikan patentli "ılımlı İslam" önermesine ilham kaynağı olmuşsa, Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davası hakkındaki kararını açıklayacağı günü de şimdiden "deney"in başarısızlığının resmen tescil edileceği tarih olarak ilan edebiliriz. Ama "ılımlı İslam" deneyinin başarısız olduğunun fiilen belli olduğu tarih 1 Mayıs 2008'dir; yeri de İstanbul'dur.

Dava, esası itibarıyla siyasidir ve Anayasa Mahkemesi'nin AKP'ye veya AKP yöneticilerine hiçbir müeyyide uygulamamasının, partinin eylemleri ve ideolojisiyle aklanması şeklinde yorumlanacağı da açıktır.

Evet, yüzde 47 ile iktidar olmuş bir partiye karşı kapatma davası açmak demokrasinin ruhuna aykırıdır; prensip itibarı ile kabul edilebilir bir şey değildir. Ama, "Basra harab olduktan sonra", yani dava açıldıktan sonra, laik rejimin yukarıdaki paragrafta açıklamaya çalıştığım mantık çerçevesinde yenilgiyi kabullenmesi de bugünkü güç dengeleri içinde büyük sürpriz olur.

22 Temmuz seçimlerinin AKP'nin karakterindeki baskıcı ve totaliter eğilimleri nasıl su yüzüne çıkardığını görmüş olanlar için, partinin bir zafer gibi algılayacağı aklanmanın ertesindeki icraatının nasıl olacağını tahmin etmek de kolaydır.

Acemi şoför, kötü araba
22 Temmuz'da alınan yüzde 47, AKP arabasına öyle bir gaz verdi ki, ne yol tutuşu, ne de frenleri bu gazı taşımaya elverişli olan otomobilin aynı zamanda acemi ve deli dolu olan şoförü, "Durmak yok, yola devam! Ya Allah..." derken arabayı şarampole yuvarlayıverdi.

Şimdi, şoförün ehliyetine bir süreliğine el konulmakla yetinilir; ya da buna ilaveten araba da trafikten men edilir... Bu benzetmenin mantığıyla aklanma, bu arabanın bu şoförle yeniden yola çıkması anlamına gelir ki, işte sürpriz diye kastettiğim böyle bir şeydir.

Aklanma olarak yorumlanacak bir karara ancak dışarıdan gelebilecek muazzam bir baskı neden olabilir. Bu aşamada ise böyle bir baskının güçlü işaretleri mevcut değil.

Bir bedel ödenecek
Anayasa Mahkemesi'nin AKP hakkındaki kararı ne olursa olsun, ister kapatma, ister aklama veya başka bir sonuç, Türkiye bu süreçten her durumda ağır bir bedel ödeyerek çıkacaktır.

O bedelin ağırlığı ve vadesi şimdi yüksek yargının vereceği karara bağlıdır.

AKP neden gaddarlaştı?
1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmak isteyenlere uygulanan, her türlü orantının ötesindeki zorbalık, kolluk kuvvetlerinin "davranış genetiğiyle" veya amatörlüğüyle açıklanamaz. Ancak, AKP iktidarının kendisinden olmayanlara karşı gaddarlaşmasıyla açıklanabilir.

Çünkü AKP, DİSK'in bu yılki Taksim ısrarını kapatma davasıyla ilişkilendirerek reaksiyon göstermiştir. Taksim ısrarında direkt olarak kendi iktidarlarına yönelmiş bir muhalefet tavrı teşhis etmişlerdir. Gaddarlık muhalefete tahammülsüzlüğün sonucudur.

Hem kendinden olmayanların özgürlüğünü tekme, cop ve gazla yok edeceksin, hem de kapatma davasına karşı kendini aynı özgürlüklerin diliyle savunacaksın...  AKP, yalnız "kendine Müslüman".

Düştükleri bu ahlaki zeminde artık bir meşruiyet sorunuyla yüz yüzedirler.

'Pedagoji' yetmiyor
Malezya'daki otoriter rejimi "İslam demokrasisi" diye yutturma gayretini boş geçin; ABD'deki "ılımlı İslam" umutlanmalarına esasen AKP neden oldu. "Ilımlı İslam" AKP'nin, 28 Şubat'ın "terbiye edici" (daha nazik ifadesiyle, "pedagojik") etkisinin ürünü olması ise tarihin cilvesidir.

"Ilımlı İslam" ifadesine Türkiye'deki İslamcılar da iltifat etmediler; çünkü kendi anlayışları bakımından mahsurlu bir kavramdı bu. "İslam'ın ılımlı hâli de neymiş? İslam'ın kendisi bir taşkınlık ve aşırılık dini mi ki, şimdi ılımlısı çıktı?" diye tepki gösterdiler ve sevmediler. Ama bu reddediş, bir deney olarak kabul edilmelerini ve bu gözle izlenmelerini engellemedi.

Gerçek değişim bu değil
Ancak, "pedagojik" yöntemlerle genellikle kalıcı sonuçlar alınamıyor. Nitekim, 28 Şubat'ın "terbiye edici" etkisi 22 Temmuz'da tamamen yok oldu ve bugünlere geldik.

Oysa İslamcı hareket değişmek gerektiğine gerçekten ikna olmuş olsa ve bunu şeffaf bir ideolojik özeleştiri sürecinden geçerek yapmış olsa idi Türkiye'nin man-  zarası bugünkünden farklı olurdu.

Kaynak: Milliyet