1 Mayıs: Ergenekon'dan çıkış!

Cuma 1 Mayıs Emek Bayramı. Alın teri dökenlere helal ve kutlu olsun. Bu hak, Taksim komploları ve 12 Eylül askerî darbesiyle milletten alınmıştı. 1 Mayıs kültürü o zamandan beri bilinçli politikalarla kirletildi. Olay, 'Taksim'e çıkarız-çıkartmayız' sarmalında kilitlendi kaldı.

Hırlaşma ortamında Türkiye'deki sendikal hareket, insan hakları, çalışma ve bölüşüm sorunları, dünyadaki gelişmeler konuşulamadı.

Peki bu neden böyle oldu? Olayın arkasında iç içe geçmiş iki boyut var. Birincisi 'Ergenekon' kafası ile ilgili. Tanzimat'tan beri sözde bir demokrasi çabası var. Kurumsuz, kültürsüz ve ithal reçetelerle sistemde açılan boşluk, gedik ve zaafları maharetle kullanan halkından kopmuş bir avuç elit, devletle millet arasına girdi. Gerçek demokrasi arayışları kaba softa bir Cumhuriyet şalıyla örtülüp, ortam karartıldı. Örneğin fiilen demokrasi olan İngiltere 'krallığı' yerine, fiilen 'despotizm' olan Üçüncü Dünyalı Cumhuriyetçilik kutsanarak devletle millet arasına aşılması mümkün olmayan bir tampon mekanizma girdi. 'Devlet biziz' diye karşımızda hep bunları bulduk. Boşluğa maharetle sızan bu zihniyet, aslında fiilen padişahlığı, paşalığı, ağalığı, derebeyliği uhdesine aldı.

Kılıktan kılığa girerek kazanılmış bu iktidar alanında, asker ve sivil bürokrat-siyasetçi-işadamı arasında ideolojik kan-kalığa ve iktisadi çıkar birlikteliğine dayalı bir kirli oyun kuruldu. Sistem liyakate, adalete ve şeffaflığa dayalı rekabetten uzak tutuldu. Söylemlere rağmen seçim değil, atama esas oldu. Ekonomik alan dışarıdan yalıtıldı. İşadamlığı kabzımalcılığa ve rant kollamaya indirgendi. İstanbul'da ithalatçı, Anadolu'da ise bunların zahirecileri vardı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, bu oyunda seksen dokuzuncu dakikada kurallar her an değişebilir muğlaklıkta tutuldu. Tek parti döneminde kurumsallaştırılan bu oyunun eksik ve gedikleri de darbe dönemlerinde tahkim edildi. Şimdi bütün bunlar bize hâlâ 'Cumhuriyet'in temel kazanımları olarak' yutturulmaya çalışılmaktadır.

Taksim katliamını ve ardından gelen darbeci zihniyeti bu zaviyeden okumak gerek. CHP lideri Baykal, 'bize düşen yapılan Anayasa'yı uygulamaktır, yapanlar gelip yapmış' derken tam da bu kafanın avukatlığını yapıyor. Sürecin ikinci ayağında sendikalar var. İşin doğrusu şu: Emeğe yön veren sendikal hareket halkın nezdinde itibar erozyonu yaşıyor. Sendika ağalığının varlığı, darbelerle kurulan atama sistemine bağlı. 35 sene yerinden kıpırdatamadığınız sendika ağalığı böyle doğdu. 28 Şubat'ın 'mahşerin beş atlısı' taşeronluğu bu yüzden kabul etmiştir. Arada kurunun yanında yaş da yanmaktadır.

Her yıl 1 Mayıs'ta eli taşlı-sopalı, dükkan-cam-kapı-pencere demeden her şeyi yakıp yıkan, çiçekleri-böcekleri-fideleri ezen, kin ve nefret dolu kişilere şahit olduk. Bunları kimler himaye etti, besleyip büyüttü? Rejimin operasyon evlerinde büyütülen 'eylem emekçileri' toplanan nemalarla beslendi. Kasetteki 'bir numara adayımızın' buyurduğu gibi, 'bize gönderirlerdi, biz de yemek yer, top oynar arkadan salıverirdik.'

Sonuç olarak Ergenekon'lar gider, bayramlarımız döner. 12 Eylül'den beri gelip giden ağa-babalarına söz geçiremeyen bazı sendikalar hükümete teşekkür etmek yerine, 'onlar vermedi, biz aldık' havasında. Yerseniz.
 
Kaynak: Zaman